20. Bölüm - Nefgi

18 2 2
                                    

"Büyük konuşan karşılığını alır."

"Dolunay yeter artık!" Biri beni sarsıyordu, Güneş'ın sesiydi, muhtemelen oydu. "Hayır," dedim uykulu bir sesle. "Biraz daha uyumak istiyorum."

"Eğer uyanmazsan seni öperim." Gözlerimi hızla açtım ama gelen ışıkla kıstım. Hâlâ bagajdaydık, diğerlerinin sohbet sesi daha yeni yeni geliyordu.

"Burnuma dirsek attın, yine."

"Haketmişsindir." dedim uykulu halimle gülerek. Eğer uykuluysam ve gülersem sarhoşa benziyordum. Muhtemelen yine aynı gülüşü yapıyordum. "Bu gidişle uyumayacağım seninle." Sızlamdı Güneş burnunu baş ve işaret parmağıyla sıkarken.

"Sana benle uyu diyen yoktu. Az ötede uyusaydın." Diye böbürlendim bende. "Ooo aşıklar uyanmışta kavga ediyorlar."

"ALP!" Diye bağırış benden koptu. "Oğlum senin gidip Gökhan'ın yanında duruyor olman gerekmiyor muydu?"

"Canım sıkıldı gezineyim dedim."

"İyi halt ettin!"

"Sakin Dolu ya." dedi kollarını göğsünde kavuşturarak. Işıl'ın Rüzgar ile ettiği muhabbeti duyabiliyordum.

"Annem aradı geçen gün. Babam beni soruyormuş.Ne yapacağımı bilmiyorum artık, annemin beni idare etmeside zorlaştı." Sesi giderek ağlamaklı bir sese dönüşüyordu ama kimseye belli etmemeye çalıştığıda belliydi.

"Şşş, sakin ol. Biliyorum bende zor olduğunu, hatta sana bu konuda ısrar ettiğim için biraz da pişmanım-"

"Hayır! Pişman olma, sen haklıydın. Kim sevdiği ile vakit geçirmek istemezdi ki?"

"Işıl." Dedi sakince Rüzgar, daha çok cümlesini bitirmek için izin istiyor gibiydi. " Anneni zor durumda bırakmayacağız. Biz tahminen Barcelona'ya vardığımızda 5 günümüz falan kalacak gezmek için. Sonrasıda hızlıca döneceğiz, seni evinede ben bırakacağım."

"Hayır!" Diye çıkıştı Işıl yeniden, sebebini ise az çok tahmin ediyordum. "Babam seni yanımda görürse yalanımızı anlar, ikimizide gebertir. Bu sefer Dolunay'ın da ailesine gider ikimizde mahfoluruz."

"Aileleriniz o kadar yakın mı?"

"Hemde nasıl? Biz iki aile tek aile gibiyizdir. Bu yıllardır böyle oldu." Rüzgar'ın duraksamasını hissedebiliyordum. "Bir şekilde bu durumu halledeceğiz, sen hiç merak etme." Arkamı döndüğümde Güneş ile gözgöze geldim. Onları dinlediğimi fark etmiş olmalıydı. İşaret parmağımı dudaklarıma götürerek sus işareti yaptım. Anlayışlı gözleriyle onaylarcasına gözlerime baktı. Az önceki konuşmayı muhtemelen o da duymuştu, bu konunun bittiğini anladığımızda ikimizde daha fazla ayaklandık. Işıl'ın bana bunlardan neden bahsetmediğini sorgulamak istiyordum ama onu anlayabiliyordum, muhtemelen eve geri dönmemizi söyleyecektim eğer bunları duymayasaydım. Işıl'a en az zararın gelmesi için yıllarca uğraşmışım, hâlâ da uğraşıyorum.

Arabaya geri baktığımda, Işıl Rüzgar'ın omzuna kafasını koymuş yatıyor, camdan dışarıyı seyrediyorlardı. Gökhan direksiyonun başındaydı, solladığı bir sürücüye ağır eleştiri yapıyordu, klasik şoför. Onun yanına Ozan geçmişti, muhtemelen Alp'in aşırı ısrar yağmuruna maruz kalmıştı. Alp, Rüzgar ve Işıl çiftinin yanında kucağında çocuk ile oturmuştu, onunla ilgileniyordu. Hira ve Sinan cam kenarına dağılan aralarında boşluk bulunan koltukta oturuyorlardı, Güneş böyle istemişti. Ona aşırı kıskançlık ettiğini söylesemde o bunu kabul etmiyordu. Hira telefonunu Sinan'a uzatarak bir şeyler gösteriyor ve anlatıyordu.

Omzuma bir el dokundu, kimin olduğunu tahmin etmeye gerek yoktu. "Eee, napıyoruz?"

"Napıyoruz değil geldik, 3 saatlik yolun sonundayız." Dedi Gökhan arabayı havalimanına sokarken. Üstüme başıma bakmak için gözlerim kollarıma ilişti, Güneş'e döndüm. "Bu sweati kim giydirdi bana?"

SığınakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin