2.Bölüm - Sinanla Tanışın

38 5 2
                                    

"Bazen kalbin yıllardır evini benimseyemezken ufacık bir odayı benimseyebilir..."

Sığınağa gidip oturduk. Karşı karşıyaydık ve birbirimizin yüzlerini seyrediyorduk. Sığınak çok soğuktu ve ben donmuştum. Montum büyük ihtimalle Işıl'daydı ve Işıl uyuyordu. Kollarımı sıvamaya karar verdim. Güneşten ses çıkmıyordu ve bu da beni geriyordu.

"Montun sınıfta mı kaldı?"

"Evet."

"Git al istersen ben beklerim hava soğuk."

"Şey.. Aslında alamam."

"Niye?"

"Işıl üşür diye ona verdim." Yine sessizlik. Aklımda bir sürü soru vardı. Başımı eğip ellerimi bacaklarımın arasına sıkıştırıp ısınmayı umarken düşünüyordum. Ben yerdeyken Güneşin tüm bu zorbalıklara karşı çıldırması. Sakin davranmaya çalıçıyordu ama gözlerindeki öfke tüm bu çabalarını boşa çıkarıyordu. Birden sırtımda bir ısı hissettim. Kafamı kaldırdığımda omuzlarımda Güneşin montunu gördüm.

"Teşekkür ederim ama sen üşürsün, o yüzden sen al bunu."

"Hayır, ben üşümüyorum. Gerçekten."

"Peki. Teşekkürler o zaman." Montu iyice giyip ısınmaya çalıştım. Ve mont o kadar sıcaktı ki uykumu getiriyordu. Ama şuan uyuyamazdım. Güneş'in bayağı bir sıkıntısı vardı ve sormaya cesaret edemiyordum. Kafamda tüm soruları evirir çevirirken Güneş konuşmaya başladı.

"Bak. Bu olanları kimseye anlatma. Sana güvenebilir miyim bilmiyorum ama sen bana güvendiğin için içim biraz rahat."

"Bana güvenebilirsin Güneş. Bana birşey anlatsan o anlattığın şeyi anlatabileceğim başkaları yok etrafımda. Bir tek Işıl var ki bazı şeyleri ben bile ona anlatmıyorum." Güneş biraz daha rahatlamış gibi görünüyordu. Onunla bazı sırlarımızın olması hoşuma gitmişti. Ama bu onun umrunda bile değil gibiydi.

"Neden biraz daha anlatmıyorsun?"

"Neyi?"

"Nisa ile nasıl tanıştığını falan. Çok mu sevdinde sevgilisin onunla?"

"Sevgiliydim." Ne? Ayrılmış mıydı? Hemde benim yüzümden. Kimsenin ayrılık sebebi olucağını düşünmemiştim.

"Ayrıldınız mı?"

"Evet. Son yaptığı aşırıya kaçmıştı."

"Benim yüzünden yani?" Başımı öne eğdim.

"Kendini suçlama. Böyle olması gerekiyordu." Birden Güneş'in telefonu çalmaya başladı. Güneş telefonu açıp kulağına götürdü. Karşı tarafı dinliyordu, kaşlarını çattı.

"Tamam geliyoruz."

Yüzüne öylece bakarken ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Güneş biraz endişeli gibiydi. Dışarı çıkarken arkasından seyrediyordum. Bi an durdu ve arkasına döndü. Bir şey söylemek için ağzını açtıktan sonra kapattı ve yanıma gelip kolumdan tutup beni götürmeye başladı.

"Güneş nereye gidiyoruz?"

"Rüzgar'ın yanına."

"Niye bir sıkıntı mı var?"

"Bilmiyorum, Dolunay bilmiyorum."

Yukarı zemin kata çıktık ve kütüphaneye yöneldik. Kapıyı açtığımızda karşımızda bir karmaşa vardı. Rüzgar öfkeli görünüyordu, arkadaşları onu tutuyordu. Gözlerimi Rüzgarın baktığı yere çevirdiğimde ellerimle ağzımı kapattım. Yerde bir çocuk dövülmüş haldeydi. Yanındaki iki arkadaşı onu kaldırmaya çalışıyorlardı. Birden tanıdık bir ses kulağıma ilişti ve sesin sahibi sarıldı.

SığınakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin