18. Bölüm - Aile

9 1 2
                                    

"İyi günlere aldanma, kötünün habercisidir onlar."

"Sinan, sen benim oğlumsun." Kafamda yankılanan tek ses buydu, annemin sözleri. Güneş'in elini bırakmıştım, yıkılma evresini yaşamaya başlamıştım ve ilk yaptığım şey kendimi depodan dışarı atmak oldu. Yukarı baktım, Sinan gibi güçlü durmaya çalıştım ama yok, olmuyordu. Telefonumu çıkartıp Gökhan'ı aradım.

"Efendim Dolu?" Hıçkırıklarımın arasından konuştum.

"Gökhan, beni alır mısın? Araba ile."

"Tabii alırım da ne oldu niye ağlıyorsun?"

"Anlatırım, yeter ki al beni evin biraz ilerisindeyim, görürsün zaten."

"Tamam geliyorum hemen." Diğerleri hâlâ içerideydi, çıkmamışlardı. Çok beklemedim bile Gökhan hemen gelmişti. Araba önümde durduğunda bir ses geldi arkamdan.

"Dolunay dur!" Bu Güneş'ti, arkama bir saniyeliğine döndüm, gözlerimiz buluştu. Önüme dönüp arabaya bindim. Gökhan panikle siyah bir jeep almıştı. Bu arabalar nereden çıkıyordu fikrim yoktu. Gökhan bana bakıyordu. "İyi misin?" Arkadan Güneş'in aramızdaki cam yüzünden boğuklaşan sesi geliyordu. Gökhan'a arabayı durdurmasını söylüyordu. "Çabuk sür, iyiyim. Konuşalım." Başını sallayıp onaylayarak gaza bastı, nereye götürdüğü hakkında fikrim bile yoktu. "Kim ne dedi sana?" Gözlerimiz saniyelik kesişti ama ben gözlerimi kaçırdım. Arkadaya döndüğümde Rüzgar'ın da burada oldupunu gördüm. "Rüzgar?"

"Evet benim. Gökhan apar topar çıkınca merak edip peşinden geldim." Gülümsedim, aklıma bir plan çaktı resmen.

"Teşekkürler, bana çok lazımsın şuan." Kaşlarını kaldırdı. "Niye?"

"Adam pataklayacağız." Sırıttı. "İşin mucidine geldin."

"Ne adam pataklaması neyden bahsediyorsun?"

"Bütün bunları ayarlayan kişi, Kerem Karten. Onu bulmaya gidiyoruz."

"İçeride ne oldu?"diye sordu Gökhan bu sefer. Duraksadım, cevap vermeye kalkıştığımda sesim de titredi. "Sinan," dedim, bir yandan gözyaşlarıma hakim olmaya çalışıyordum. "Benim abimmiş."

"NE?"
"NE?"

"Doğru duydunuz. İçeride annem, babam ve Sinan'ın annesi vardı."

"Haklıydık." Dedi Rüzgar bir anda. "Evet." Dedi Gökhan hayretle.

"Neler oluyor?" Şaşkınlıkla ikisine bakıyordum. Rüzgar açıklama yapmaya başladı. "Seni ilk gördüğümüzde Sinan'ın kardeşi Sare'ye ne kadar çok benzediğini konuşmuştuk. O halde sen, Sare'nin ikizisin."

"Sare..." Duraksadım çünkü bilmediğim bir şeymiş gibi davranmam lazımdı. "Benim bir kardeşim daha mı var yani? Sinan, Sare diye birini sormuştu. Sare nerede şimdi?" Arabanın yavaşladığını hissettim. Bu soruya verebilecekleri güzel bir cevap olmadığını gayet iyi biliyordum. Sare şurada yaşıyor ya da Sare burada diyemezlerdi çünkü Sare ölmüştü. Gökhan kenara çekip arabayı durdurdu. "Ne oldu?" Dedim üzerlerine giderek. Bu gerçeği kendim kendime söylemek değil başkasından duyup kendime gelmek, o tokatı yemek istiyordum. Birbirlerine bakıyorlardı, bana nasıl cevap vereceklerini düşünüyor olmalılardı. İkisininde suratının düştüğünü rahatlıkla görülüyordu.

"Dolunay..." Dedi Gökhan elimi tutarak, şevkatle bakıyordu bana. "Bunu sonra konuşalım mı?"

"Hayır, beni Sare'ye götür." Gökhan iç çekti, Rüzgar'a baktı, o da kafasını sallayınca direksiyona yönelip arabayı yola çıkarttı.

"Nereye gidiyoruz?" 

"Gidince görürsün." Gözlerim cama çevrildi, dışarıyı seyretmeye başladım.

SığınakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin