15. Bölüm - Parti

9 1 0
                                    

"Aile kimlik belirler. Aileniz neyse sizde osunuz."

(Güneş'ten)

"Ondan sonra bende dedim ki..." Kimse pek dinlemiyordu Alp'i. Rüzgar, Gökhan, Alp ve ben bahçede oturmuş keskin gözlerimizle yanımızda oturan Sinan'a bakıyorduk. Gerçi ben bunu yapmak zorundaydım, diğerlerinin kendi tercihiydi.

"Söylesene neden geldin?" Diye sordu Gökhan sert bir ifadeye bürünmüş bir şekilde. "Ama..." Sesi çıktı Alp'ten, tam devamını getirecekti ki gözlerimi ona çevirmem ile sustu.

"Burada sevdiğimin yanında olmak için duruyorum, o rica etti." Sonra arkasına yaslandı ve ağzının kenarıyla güldü. "Sen ne ara bu korkaklığından kurtuldun?"

"Ne demek istiyors-" Gökhan cümlesini tamamlayamadan Rüzgar, Sinan'ın yakasından tuttuğu gibi kendine çekti onu. "Yaptıkların yetmemiş gibi konuşma, şurada eyvallah dedik, kız kardeşimizi seviyorsun dedik, sustuk. Haddini aşma."

"Aşarsam ne olur?" Dedi sırıtarak Sinan. Arada göz ucuyla Alp'e bakıyordu çünkü biliyordu ki eğer Alp buradaysa, buradaki her şey Ozan'ın kulağına gidecekti.

"Ne mi olur? İşte bu olur lan!" Rüzgar yumruğunu kaldırdı.

"Yeter! Kesin sesinizi oturun." Rüzgar, eli Sinan'ın yakasında hâlâ ona öfke ile bakıyordu. Ne zaman bizden birine bir laf edilse ilk Rüzgar koşardı çünkü. Kolunu tuttum, bıraktı hızlıca ve yerine oturdu. Soluklanırken ayağa kalkıp karşılarına geçtim.

"Sinan şu an yanımızda, olanlar çoktan oldu bitti, üzerinden iki yıl geçmiş. Hira sadece benim değil hepimizin kardeşiyse onun mutluluğu için susacak ve yelkenleri indireceksiniz. Konu kapanmıştır." Tam son lafımı söylediğimde bir telefon çalmaya başladı, Rüzgar'ın telefonuydu bu. Kaşları çatık bir şekilde telefona baktı, kafasını kaldırıp bana baktı. "Işıl arıyor."

"Kızlar yukarıda değil miy- Kahretsin. Gitmişler." Kaşlarımı çatarak olan bitene anlam vermeye çalıştım. Rüzgar hızla telefonunu açtı. Bu bir görüntülü aramaydı, yanındaki Gökhan'ı fırlatırcasına ittirip baktığımda Işıl'ı gördüm. Gözleri açık yarı kapalı bir şekilde bir şeyler mırıldanıyordu. "Rüzgar'ım bunlar çift çift takılıyorlar yanıma çift lazım, buraya gelseneeee!"

"Ne çifti lan?"

"Kim çift lan?" Sinan ile aynı anda telefona sokulduk. Işıl bizi görünce dudaklarına yarımyamalak bir sırıtış yerleştirdi. "Oooo beyler! Sizde mi partiliyorsunuz yoksa?"

"Işıl, Hira ve Dolunay nerede?" Diye bir soru yönelttim, kaşlarını çatıp ağzını yayarak konuştu. "Onlar burada sefalarını sürüyorlar, ben tek kaldım."

"Kimle ne sefası ne oluyor oğlum?" Dedi Sinan ellerini saçlarına geçirerek. Etrafı Işıl'ın kafasından göremiyordum.

"Işıl onları göstersene bi." Işıl arka kameraya getirmek için tuş aradı, kamerayı çevirdiğinde bizimkiler göründü. Gözlerim büyüdü.

"Bunlar..."

"LAN YANAK YANAĞA DANS EDİYORLAR!" Diye bağırdı Sinan. Şok olmuştu. Dolunay ile Hira kollarını birbirlerine dolamış bir şekilde gülüşerek yanak yanağa dan ediyorlardı. İkisizde sarhoştu, yüzlerinde bunun gülümsemesi vardı. Işıl ise sarhoş sarhoş sırıtıyordu. "Rüzgar aşkım ben tek kaldım gel burayada eşim ol!" Diye bağırdı Işıl, müzik sesinden onları duymak zordu. Arkadaki dekorlar, ışıkları, o ortam tanıdık gelmişti

"Kalkın," dedim Rüzgar'ı dürterek. "Orayı biliyorum kalkın gibiyoruz." Rüzgar ve Sinan direkt ayaklandı, cebimdeki araba anahtarını Gökhan'a fırtlattım. "Tarif edeceğim, götür bizi."

SığınakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin