Hatalarım varsa affola kontrol edemedim...
********
Yalnız kalmak bazıları için katlanılmaz bir işkence iken bazı insanlar için ise bin bir zorluğun ardından gelen büyük bir armağandan farksız olabiliyordu. Bu armağanın nasıl değerlendirileceği ise tamamen inisiyatif meselesi idi. Kimisi bu armağanı bir lanete dönüştürmek için düşünce denilen çıkmaza batarak ânı kendisine zehir ediyor, kimi ise aynı armağanı yine aynı düşünce perdesi arkasına gizleyerek kendine değerler katmaya devam ediyordu.
Ben ise ikinci kısımda yer alan insanlardandım. Yalnız kaldığım her anda farklı farklı bakış açılarını odak noktası yaparak düşüncelerimin içinde gezinir, belki bir miktarda eskiye dokunarak dersler çıkarırdım.
Bugünkü düşünce faslım ise, Adar'ın elime tutuşturduğu silahtan sonra başlamıştı.
Reisin evine gittiğimiz ilk iki sefer dışında bir daha yanımıza silah alma fikri aklımıza gelmemişti. Bundan dolayı bir süre sonra varlığını bile unutmuştum bana verilen silahın.
Oysa kızların yanında reisin evine gitmeme neden olan asıl şey silah kullanmayı biliyor oluşumdu. Garip bir güvenle kuytu kenarda unutulup gitmişti ağır metal yığını.
Şimdi ilk sefere nazaran daha da bir ağır gelmişti belime değen soğuk metal. Oysa gayet rahat idare etmiştim ilk kez silahla yürüdüğüm gün. Sahi o zamandan bu zamana ne kadar vakit geçmişti?
Artık aşina olduğumuz bu yolu kaç kez arşınlamıştık?
Hani insan kendi evine giderken hiç düşünmese bile bilinçsizce yolunu bulurdu ya, işte bizde tam olarak bilinçsizce düşünmeden ilerleyerek bulacak kadar çok gelmiştik bu eve.
Şimdi bir kez daha az ileride mavilerimi cezbeden eve doğru yürürken bu sefer hepimiz sessizdik.
Adar'ın sabah bize yaptığı konuşmanın tesiri ile gerçeğe dönüşümüz sert ve acı olmuştu. Bu eve geliş nedenimiz belli iken her şeyi bu kadar uzatmak bizim hatamızdı.
İlk gelişimizde olmasa bile ikinci gelişimizde kesinlikle halletmiş olmalıydık her şeyi. İçimde garip bir öfke vardı kendime karşı. Nasıl bu kadar aptalca hareket edebilmiştim?
İki kağıt parçası için faşist bir şerefsizle parklarda buluşmak yerine aklımı kullanıp her şeyi en başından bitirmeliydim.
Bunu bir oyuna çevirmek tamamı ile benim hatamdı. Bana verilen görevi bu hale getirdiğim için kendimden utanıyordum.
Adar'ın bugün sarfettiği sözler ağrıma gitmişti. Bu kadar ağrıma gitmesinin sebebi ise söylediklerinde sonuna kadar haklı olmasıydı.
"Sen bu işi oyun mu sanıyorsun Derin? Hadi kendini geçtin ya kızlara bir şey olsaydı?! O zaman silahın olmadan nasıl koruyacaktın onları?"
Neden böyle bir şey olmuştu bilmiyorum ama o ailenin bize zarar verebileceğine ihtimal vermemiştim. Oysa Erhan kötü şöhreti ile devrimciler arasında nam salmıştı. Kimsenin gözünün yaşına bile bakmayan adamı bana farklı gösteren yine kendisiydi.
Bana gösterdiği iltimaslar büyük bir yanılsama yaşamama neden olmuştu. Gerçekliğe dönüşüm o kadar sert olmuştu ki bedenim kas katıydı. Bunda belimde hissettiğim soğuk metalin etkiside yadsınamazdı.
Bugün Tanrıdan tek isteğim asla bu silahı kullanmak zorunda kalmadan her şeyin bitmesiydi...
"Tamam toparlanın artık. Fazlan dikkat çekiyorsunuz."
Sabahki azarın etkisi ile keyifsiz oluşumuz kolaylıkla seziliyordu. Zişan'ın uyarısı ile silkelenip kendime geldim. Benim aksime Yasemin hafif bir tokat atmıştı yüzüne. Amına koduğumun yerinde kimse normal değildi ki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Faşist Yemini (b×b)
Teen Fiction"Lan, adam bana aşık olmuş diyorum dinlemiyor musunuz beni?" Bağırışlarıma rağmen karşımda gülen iki anguta bakıp yüzümü kapatan peçeyi hırsla araladım. Başıma ne geldiyse bu şerefsizleri dinlediğim için gelmişti. "Ne abarttın be oğlum! Hem maviş ma...