bu bölümü o kadar garip bir halde yazdım ki arasına günler girdi paragrafların. beni bu yüzden odaklanma konusunda çok yordu, zaten sizi de çok beklettim. bölümü tekrar okumadım, yanlışlarımı görmezden gelin ben bir ara düzeltirim.keyifli okumalar🤍
🎭
"Hayır, kitap okumak o kadarda ilgimi çekmiyor. Matematikle uğraşmayı daha çok seviyorum."
Babasının dizinde oturan Minjun, kendisini babasına anlatıyordu. Bu aslında birazcık kırıcı bir andı. İkisi de henüz birbirini tam olarak tanımıyordu ve tanımaları da zaman alacaktı. Yanlarında oturduğum için sohbetlerini gülümseyerek izliyordum.
"Matematikle aranın olması güzel, sana birçok şey kazandırır."
"Sen kitap okumayı seviyormuşsun ama Jungkook hyung öyle dedi."
Minho karşısındaki çocuğun saçlarını usulca okşarken başını salladı. "Ben kitap okumayı seviyorum evet."
Minjun gözlerini bana çevirdi. "Hyunjin de seviyor." dedi heyecanla. Ona gülümseyerek karşılık verdim.
"Minjun," diyen Minho'ya döndük ikimizde. "Hyunjin senden çok büyük, ona ismi ile hitap etmemelisin."
Hemen araya girip yanlış anlaşılmayı düzelttim. "Ondan böyle seslenmesini ben istedim. Bana nasıl hitap ettiği ile ilgilenmiyorum."
Minjun'a döndüm ve gülümsedim. Babası tarafından azarlanmış hissetsin istemedim. Yanlış bir şey yapmamıştı. Minjun tekrardan babasına döndü.
"Baba biliyor musun, Hyunjin çok iyi bir insan."
Durup dururken böyle söylemesi beni afallattığı için bir ona bir de Minho'ya bakıyordum.
"Bana mektuplarını getiriyor, dersime iyi çalışmamı söylüyor, bazen bana atıştırmalık bile gönderiyor Juwon ile."
Son iki haftadır bunları yapıyordum evet, bu Minho'ya verdiğim değerden mi kaynaklanıyordu yoksa Minjun'u mu sevmiştim tam olarak bilmiyordum.
"Biliyorum, o çok iyi biri." dedi Minho.
Sessizce küçük bir tebessümle bir Minho'ya bir Minjun'a bakıyordum. Mutlu olmaları beni de mutlu etmişti. Minjun geçen iki saatte tüm çekingenliğini üzerinden atmıştı. Konuşkan bir çocuk olmamasına rağmen babasına birçok şey anlatmıştı. Minho ise yüzünde çok güzel bir gülümsemeyle oğlunu izlemişti.
Oturduğum yerden kalktım. "Ben biraz sizi yalnız bırakayım." dedim. Özel alanlarını işgal etmek istemezdim. İkisi de beni onayladığında adımlarımı bahçeye yönelttim. Taehyung ve Jungkook oradaydı. Bahçeye çıktığımda onları bahçedeki koltuklardan birinde sarılmış bir şekilde oturduklarını gördüm. Konuştuklarını duyduğumda sessizce yanlarına yürümeye başladım.
"O zamanlar beş yaşında falandı herhalde," diyen Taehyung'ın sesi ilişti kulaklarıma.
"Beş değildi Taehyung altıydı." diye onu düzeltti. Jungkook. "O zaman bile bilmiş bilmiş konuşurdu." dedi gülerek.
Sanırım konu Minjun'du.
"Selam!" diyerek arkalarında belirdiğimde ikisi de bana döndü.
"Hyunjin, gelsene." dedi Taehyung. Onların oturduğu koltuğun çaprazındaki koltuğa oturdum.
"Minjun alıştı mı?" dedi Jungkook.
Tebessüm ederek usulca onayladım. "Öyle görünüyor."
Onunla konuşmam gerektiğini hissederek Taehyung'a döndüm. "Hyung, bizi biraz yalnız bırakmaya ne dersin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
özgür ruhlar, hyunho
Fanfickelepçelenmiş eller, tutsak ruhlar dört duvar arasında özgürlüğü kollar. |161222