deliriyorum, yazarken cok gergindi cunku bu bir ilk.
keyifli okumalar.
🎭
Lee Minho'dan.
Gömleğimin yakalarını düzelttim ve kravatımı düzgün bağladığımdan emin olmak için sıktım.
Takım elbise giymekten nefret ederdim. Bana yaşamadığım çocukluğumu hatırlatırdı. Rahat kıyafetler giyemediğim, boynumda boğazımı sıkan bir kravat olduğu zamanları hatırlatıyordu. Derin bir nefes aldım. Yine nefes alamıyordum ama bunun kravatla alakası yoktu.
Babamla alakalıydı.
Zaten benim hayatımdaki kesilen tüm nefesin sebebiydi babam.
Lee Daeoyung. Benim babamdı. Altı yıldır ölü bildiğim babamdı. Üstümde kocaman bir yük bırakan, ölüsünden bile nefret ettiğim babamdı.
Küçüklüğümden beri onun için yaşamıştım. Ondan nefret etsem de on beş yaşına kadar dediği her şeyi yapmıştım. Çünkü annem de dahil babam bizi açık açık tehditlerle büyütmüştü. Beni annemle, annemi bizle. Ona ilk karşı çıktığımda kafama bir silah namlusu dayamıştı. Ölmek üzereydim ve o an bundan bir an bile korkmamıştım.
Yine de beni öldürmemişti. Fakat kendi elleriyle öldürmek istediği bir çocuk yaratmıştı. Ona karşı gelmeye ve işlerini sekteye uğratmakla uğraştım dört sene. Onun istemeyeceğine emin olduğum her şeyi yaptım. En çok istemediği de ona son darbemdi.
Minjun, benim ön göremediğim. Babam gibi başta kabul etmediğim bir darbeydi.
Onun için tehdit edildiğim an kardeşimle birlikte onu alıp babamın yanından kaçtım.
O gece eğer kaçmasaydım babamın birilerini öldürmesinin önünü açmayacaktım.
Kimse bilmiyordu ama ben biliyordum. Taehyung ve Jungkook'un da, Hyunjin'in ailesinin ölümüne sebep olan benim babamdı.
Ve bir de biricik annemin.
Kendini ölü göstereceğini hiçbir zaman tahmin etmedim. Sadece bir kez Taehyun'un anlattığı bir mahkumun hayatı ile düştü bu fikir aklıma. Şüphe içime yerleşti ama asla konduramadım.
Rafta duran parfümden birkaç fıs sıktım. Aynada kendimi kontrol ettikten sonra parfümü geri bıraktım ve odadan çıkmak için kapıya adımladım. Bugün şirketin başkanı olacağım gündü. Ben yokken Jeongin ve Jungkook hyung idare ediyordu. Şimdi ise dönmüştüm ve yıllardır yaptığım işi üstlenebilirdim. Tabii bu sadece başka bir darbeydi.
Babam şirketine önem verirdi. Başkan olacağımı duyduğu an ortaya çıkacaktı.
Merdivenlerden inip gülüşme seslerine doğru ilerledim. Sesler kulağımı doldurduğu an suratımda bir gülümseme belirdi çünkü gülen insanlar hayatımda en değer verdiğim iki kişiydi.
Bahçe salıncağında oturuyorlardı. Sırtları bana dönüktü. Bakış açıma girdikleri an onları rahatsız etmeden sessizce durdum yerimde.
Oğlum ve sevgilim Hyunjin.
"Nasıl gıdıklanmadığını anlamıyorum Hyunjin! Ben sen dokunmadan," Cümlesini bitiremeden kahkahalar atmaya başlamıştı çünkü Hyunjin parmağını belinde gezdirmişti.
Güldü Hyunjin de "Evet Minjun, daha dokunmadan gülüyormuşsun gerçekten."
Minjun'u bebekliğinden beri bir an görmemiştim. Onun nasıl bir çocuk olduğunu henüz yeni çözüyordum. Birbirimizi yeni tanıyorduk. Bu süreçte Hyunjin bize çok fazla yardımcı oluyordu. Bazen bana yanlışlarımı söylüyor, Minjun için çaba gösteriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
özgür ruhlar, hyunho
Fanfickelepçelenmiş eller, tutsak ruhlar dört duvar arasında özgürlüğü kollar. |161222