pazartesi sendromu kurtarici olan fic ile geldimm✊🏻keyifli okumalarr💓
🎭
Derin bir nefes aldım ve kurumuş boğazım için kucağımda su şişesinden birkaç yudum aldım. Her şeyi Juwon'a anlatmıştım. Büyük bir şoktaydı, ne yapacağını bilmiyordu. Yıllarca yanında adamı olarak kalmış patronunun aslında ölmediğini öğreniyordu.
"Hyunjin bu," dedi ama devamını getiremedi. Zorlanacaktı. Önce kendi içinde inkar edecekti, bir süre kabullenmeyecekti. Kabullendiği anda öfkelenecekti önce. Kandırılmış hissi vücuduna yayılacaktı. Sonra zaman geçtikçe karşısındaki kişinin patronu olduğunu hatırlayacaktı. İşte o zaman öfke, koruma iç güdüsüne dönüşecekti.
"Juwon, rahat olabilirsin. Karışık ve zor olduğunu biliyorum. Nasıl hissettiğini anlatabilirsin."
Sessiz kalarak arabayı sürmeye devam etti. Sanırım dün gece kafasında her şeyi tartıp kabullenmişti.
"Artık sana çalışıyorum." dedi sessizliği bozarak.
"Ne?"
"Güvenliğinden sorumluyum."
"Bunu kim istedi, Minho mu?"
Gözleri yoldayken başını iki yana salladı. "Hayır, Taejun olması gerekenin bu olduğunu söyledi."
"Onunla konuştun mu?"
"Konuştum, konuşmasaydım kafayı yerdim."
Bu sefer de ben sessiz kalmayı tercih ettim. Şayet ne söylemem gerektiğini bilmiyordum. Derin bir nefes aldım ve gözlerimi ondan alıp camdan dışarıya baktım. Araba son süratle Minho'nun evine doğru yol alıyordu. Bugün dünün aksine işe gitmiştim ama yine de Minho beni her gün görmek istiyordu. Açıkçası ben de onu görmek istiyordum, nedensizce onsuz geçen cezaevinde bir günüm çok boştu.
Felix ve Chan'ın suratıma bakmama konusunu atlarsak, her şey çok normal ilerliyordu. Bay Min sessizleşmişti, yapmak istediğim çoğu etkinliğe onay veriyordu.
"Aramızdan biri," diye konuşan Juwon'a döndüm. "Kim olduğunu bilmiyorum ama evden biri Daeyoung amcanın adamı olmalı. Her şeyi bu kadar çok bilmesi çok garip çünkü."
Bu benim de düşündüğüm bir olasılıktı. Tabii ki Daeyoung amca eve bir adam koymuştu ve her şeyden çok kolay haberi oluyordu. "Ben de öyle düşünüyorum." diye cevapladım onu.
"Diken üstünde yaşamalısın Hyunjin. Tüm oklar sana çevrilmiş durumda, özellikle mektuptan sonra." dediğinde onu başımla onayladım. "Dışarı sensiz çıkmıyorum, evimin önünde onlarca adam var. Yeterince diken üstünde yaşıyorum zaten." dedim.
Bu hallerimi sevmiyordum. Rahat rahat sergilere, sahaflara gidemiyordum. Dışarıda yemek yiyemiyordum, bir yer dört duvarsa orada rahat olabiliyordum sadece.
Araba durduğunda villanın büyük kapısının açılmasını bekledik. Kucağımdaki suyu arabanın cebine koydum. Üstümü başımı düzelttim. Dışarıdan komik duruyordum biliyorum ama içimdeki bu güzel olma dürtüsünü atlatamıyordum.
Kapı açılıp araba bahçeye girdiğinde gözüm bahçede kim olduğunu bilmediğim bir kadınla yan yana olan Minjun'a takıldı. Araba durduğunda Juwon ve ben birlikte indik. Minjun bizi fark ettiğinde koşarak yanımıza geldi.
"Hoş geldin Hyunjin!" dedi keyifle. Bugün mutlu gözüküyordu. Dünden beri ruh halinin kötüleşmesinden endişe ediyordum. "Hoş buldum bebeğim, nasılsın?" dedim gülümseyerek. Ellerim yanaklarına ulaştı ve yanaklarını acıtmadan sıktım. Oldukça tatlı bir çocuktu ve günden güne ona karşı olan sevgimin büyümesini sağlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
özgür ruhlar, hyunho
Fanfictionkelepçelenmiş eller, tutsak ruhlar dört duvar arasında özgürlüğü kollar. |161222