İki

713 13 3
                                    

Bahçede yoga yapanları izlerken yüzümde kocaman bir gülümseme vardı. Hastaların çoğunu -tehlike arz etmeyenlerin neredeyse hepsini- bahçeye çıkarmıştık.

"Meryem, öğle arası başladı. Hastaları yemeğe alıp bizde geçelim."

Arkadaşımın arkasından ilerlerken yoga matına oturduğu halde gözünü bulutlara dikmiş Reha'ya baktım. Bu adamın delirmiş olduğuna inanamıyordum.

Neredeyse 3 hafta olmuştu geleli, ama hiç ziyaretçisi de yoktu. Sanırım en çok buna üzülmüştüm.

"Yemeğe geçiyoruz arkadaşlar, bugünlük bu kadar."  Teker teker ilerleyenlere baktım. Köşede her zamanki gibi oturup inat eden Talat beye bakıp gülümsedim. Usulca onun yanına gidip çömeldim.
"Niçin yemeğe gitmiyorsun?"

"Yemem! Yemem!"

Kolunu tutup nazikçe gülümsedim. "Ama Talat? Yemezsen büyüyemezsin."

Gözlerini kırparak bana baktı. "Büyümem mi lazım?"

Üstümde bakışlar hissetsem de dikkatimi ondan çekmedim. "Tabii ya, daha kocaman adama olup buradan çıkacaksın ya?"

Ellerini çırparak ayağa kalktı ve yemekhaneye koşmaya başladı. 46 yaşındaydı, 12 yıldır buradaydı ama ilerleme göstermiyordu. Ailesi dahi ondan ümidini kesmişti, ki canını en çok bu yakıyordu.

Omuzlarımı düşürüp deminden beri beni izleyen Reha'ya döndüm. "Yemekhaneye gitmemiz gerek."

Ona doğru yaklaştığımda kendini geri çekti. "Tamam, yaklaşmayacağım. Bu uzaklıktan yürüyelim ve beraber yemekhaneye gidelim."

Gözlerimin içine baktı ama konuşmadı. Gözlerini tüm yüzümde gezdirdi sonra, neden böyle baktığını anlamasam da üstünde durmamaya çalıştım.

Bana cevap vermeden ilerlemeye başladı. Bende peşinden yürüyordum ki aniden durdu. Aramızdaki mesafeyi gözettiğim için ona çarpmamıştım. "Neden durduk?"

Geldiğinden beri bana söylediği ilk cümleyi söyledi; "bende yemeyeceğim."

Yüzüne bakmak için önüne geldim. "Niçin?"

"Yemem!" Kaşlarını çatmış bana bakıyordu. "Ama yemek yemen lazım. Hadi Reha..."

Kolunu uzattı sonra, kaşlarımı kaldırdım. Bir süre ikimiz de öylece durduk. "Ne yapmamı istiyorsun?"

Kolunu bana doğru salladı. "Yemem!"

Farkına vardığım şeyle gülümsedim. Yaklaşıp kolunu tuttum. Öne eğilerek yüzüne baktım. "Yemek yemen lazım, büyüyemezsin ki?"

Kaşlarını çattı. Kolunu benden çekti, "aynısını değil, aynısını istemiyorum."

Dudaklarım aralık bir şekilde ona bakarken tekrar kolunu uzattı. Çok tatlı bir çocuğa benziyordu. "Pekâlâ, neden yemiyorsun? Senin gibi yakışıklı bir adamın güce ihtiyacı var."

Kaşlarını kaldırdı. "Öyle mi?"

"Tabii, yoksa kim korur bir şey olursa? Korkarım ben." Bir yandan onu yürütüyor, bir yandan da tatlı oyununa eşlik ediyordum.

"Yerim o zaman, korkma."

Kocaman gülümseyip ona baktım. "Teşekkür ederim."

Gözlerini kaçırdı, utanmıştı sanırım gerçekten de...
Kolunu benden kurtardı ve adımlarını hızlandırdı. Utanmıştı, küçük bir oğlan çocuğu gibiydi. Koşarak içeri girene kadar arkasından onu izledim.

Hemşirenin ŞarkısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin