3. Bölüm

65 13 82
                                    


~

Bazı insanın içini huzurla dolduran; kasvetli, hafif karlı ve serin havanın karanlığı ile gözlerini açmıştı Jisung. Daha uyuyalı 2 saat anca olmuştu ama bir an önce işe gitmesi gerekiyordu. Yatakta doğrulup başının ucundaki telefonundan saate baktığında 5.40 olduğunu görmesiyle gözlerini kocaman açarak yataktan kalkıp banyoya ilerlemişti.

Banyoda ki işlerini hallettiğinde ise diğerlerinin odalarına girip kaldırmıştı onları. Son olarak Felix'in odasına girdiğinde onun çoktan uyanmış, makyaj masasında oturduğunu görmesiyle gülümseyip "Günaydın." demişti. Felix de ona yorgun gözleriyle bakıp, sıcak bir gülümsemesiyle "Sana da günaydın." diyerek yüzüne sürdüğü kapatıcının kapağını kapatmıştı.

Daha fazla orada durmayıp, geç kalmamak adına odasında gidip bir çırpıda kıyafetlerini giymişti. Diğerlerine haber vererek evden çıktığında arabasına binip karakola doğru sürmeye başlamıştı. Bugün yorucu bir gün olacaktı çünkü bir sürü dosya gelmişti araştırması için.

Çok uzun sürmeyen araba yolculuğundan sonra arabadan inip önce kafeye uğramıştı. İçerinin teması kahverengi tonlarında, duvarları çok estetik tablolarla süslü ve tabii ki de insanın içini mayıştıracak kahve kokularıyla kaplıydı. Jisung, sevdiği ve artık sürekli gelmekten ortamına alıştığı kafeye göz attığında küçük adımlarla ayakta sipariş verme kısmına geçmişti. Biraz sıra vardı ve beklemesi gerekiyordu ama 5 dakika kalmıştı işi için.

Sıranın kendisine gelmesini beklerken bir yandan da stresten tombul olan yanaklarını şişirerek daha da tombullaşmasını sağlıyordu ama o, bu yaptığının kendisini ne kadar tatlı gösterdiğini bilmiyordu...

Sonunda sıranın kendisine gelmesiyle tam siparişini verecekti ki birisinin ondan önce sipariş vermesiyle kafasını yukarı kaldırıp adama ters bakışlarını atmıştı. Evet kafasını yukarı kaldırmıştı çünkü 2 metrelik adam duruyordu karşısında... Adama ters bakışlarını göndermeye devam ederken "Pardon." demişti sadece. Adam, başını Jisung'ın olduğu yöne çevirdiğinde etrafına bakarak sesin kimden geldiğini aramıştı. Sonrasında ise Jisung'dan gelen "Aşağı bak, buradayım." sesiyle kafasını eğdiğinde, ona alttan sinirlice bakan sincap suratlı insana gülümsemişti.

Adam tatlı bir tebessümle "Buyurun, ne diyecektiniz?" dediğinde Jisung'ın sert bakışlarına gülmek istemişti ama hırçın biri gibi göründüğü için tırsarak vazgeçmişti. "Yarım saattir sıra bekliyorum ama sanırım siz yeni geldiniz ve sıramı kaptınız." diyen Jisung'a düşünürmüş gibi baktıktan sonra haklı olduğunu fark edip, "Ah çok özür dilerim. Tabi boylarımız arasında birazcık fark olduğundan görmemişim sizi." deyip sırıtmıştı. Adamın dediği şeye daha çok sinirlenen Jisung kaşlarını çatarak "Yani siz bana şuan kısa mı demeye çalıştınız yoksa ben mi yanlış anladım?" dediğinde, adam gülümseyerek ellerini sallamıştı. "Ah yok ben kendim uzun olduğum için öyle dedim. Yoksa ki size bir lafım yok. Hem bu boyla gayet tatlısınız." diyen adama donmuş bir ifadeyle bakmıştı.

Adamın üzerinde olan bakışlarını hissetmesiyle kendine gelerek içinden kendine sövmeye başlamıştı. 'Salak Jisung. Niye adama rezil ediyorsun kendini. Tam bir rezilsin.'

Kendine sövme işini aklının bir köşesine yazıp, karşısındaki adama daha fazla rezil olmamak adına gülümseyerek ensesini kaşıyıp, "Ah şey teşekkürler. Biraz şaşırdım açıkçası daha önce hiç böyle bir iltifat almamıştım." dediğinde, adamdan sonra vermiş olduğu siparişinin hazır olduğunu görmesiyle kahvesini eline almıştı. Az önce etrafa sinir saçan Jisung'ın, şuanda aldığı iltifatla çok tatlı bir şekilde etrafına bakmasına tekrardan gülmüştü adam.

War Of Hearts / SKZ BTSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin