~"Daha fazla askerleri dikizlemeye devam ederse soyunup çırılçıplak bir şekilde dans edeceğim önlerinde." diyerek elindeki karton bardaktan çay içen Hyunjin'e 'zavallı rezil' der gibi bakmıştı Minho. Tabi her ne kadar kendisi de fazlasıyla kıskanıyor olsa da bunu dışarıdan belli etmiyor ve karizmasını çizdirmiyordu.
"Minho sen başçavuşsun gidip söylesene askerler üstlerine bir şey giysinler." diyerek arkasına yaslanan Hyunjin'e, ters bir bakış atmıştı Minho.
"Senden üst rütbede olduğumu bilmene sevindim, o halde neden bana 'komutanım' demiyorsun dangalak?" diyerek bitmek üzere olan sigarasından bir duman çekmişti içine. "Of senin götünde bezle gezdiğin zamanları bildiğimden hiç 'komutanım' diyesim gelmiyor."
"Gören de benden 10-15 yaş büyüksün sanar amına koyayım. 2 yaş küçüksün benden." demiş ve arkasına yaslandığı yerden doğrulup sigarasını yere atarak söndürmüştü. "Senden 2 yaş küçük olmam o zamanlarını biliyor olduğum gerçeğini değiştirmiyor." diyerek elindeki bitmiş karton bardağı avucunun içinde sıkarak buruşturmuş ve yan tarafındaki çöp kutusuna atmıştı.
"İyi madem çok yalvardın, gidip bir uyarayım şunları." diyerek ellerini cebine koymuş ve rahat bir tavırla askerlerin yanına gitmişti. O sırada Felix ise, Hyunjin ve Minho konuşurken çoktan askerleri izlemeyi bırakmış ve kendini, asker üssünün ilerisinde kurumuş otların orada gezerken bulmuştu.
Ellerini cebine koymuş yürürken ileride 'tehlikeli arazi' yazısının bulunduğu kısımda küçük çocukların ellerini kesebilecek tehlikeli aletlerle oyun oynadığını görüp hızla yanlarına ilerlemişti.
Küçük çocuğun elinden keskin demiri alıp işaret parmağını hayır anlamında sallamıştı. "Hayır bunlarla oynamayın. Çok tehlikeli." demiş fakat çocukların, Türkçe bilmediğini fark ederek dudaklarını büzmüştü.
Tam o sırada arkasından duyduğu tanıdık sesle durmuş ve kafasını hızla arkasına çevirmişti.
"بڕۆ بۆ لای سەربازەکان، خواردن و یاریت پێدەدەن (kürtçe)
"Askerlerin yanına gidin, size yemek ve oyuncak verecekler "
Hyunjin sakin adımlarıyla yanlarına gelirken Felix, konuştuğu dili anlamadığı için kaşlarını çatarak kollarını önünde bağlamıştı. Çocuklar ise duydukları şeye sevinerek yanlarından ayrılırken Felix, "Onlara ne söyledin?" diyerek ona bakmıştı.
Hyunjin ise tamamen umursamaz bir biçimde, "Siktirin gidin, gitmezseniz vururum dedim." demiş ve Felix'den bir göz devirme kazanmıştı. "Doğruyu söyle ne dedin?"
"Askerlere söyleyin size oyuncak ve yemek versinler dedim." bu sefer doğruyu söylerken Felix şüpheci bir tavırla, "İyi peki inandım." demiş ve yürümeye başlamıştı.
Tam o sırada bastığı yerden bir kilit sesi geldiğinde Felix adımlarını durdurmuş Hyunjin ise olduğu yerden hızla koşarak Felix'in önüne geçmişti.
"Sakın hareket etme!" dediğinde Felix panikle kalakalmış ve konuşmuştu.
"Hyunjin ne oluyor?" dediğinde dizleri titremeye başlamış ve Hyunjin tam önünde eğilmiş olduğu için, elinin birini onun omzuna koymuştu.
"Bir şey söylesene!" diyerek tekrardan sorduğunda Hyunjin doğrularak ayağa kalkmıştı. "Sakın hareket etme. Mayın sanmıştım ama el yapımı bir bomba bu. Beni bekle, gerekli eşyaları alıp geleceğim." dediğinde Felix hızla kafasını iki yana sallamıştı. "Hayır hayır gitme sakın deli misin? Ben duramam, bir şey olur patlarım." dediğinde dolu gözlerinden taşan yaşlar bir bir süzülmüştü yanağından.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
War Of Hearts / SKZ BTS
Fanfic~~ I can't help but be wrong in the dark 'Cause I'm overcome in this war of hearts I can't help but want oceans to part 'Cause I'm overcome in this war of hearts ~~ !! Ana ship yok !! Shipler: Hyunlix Minsung Seungbin Jeongchan Yoonmin Namjin Taeko...