10. Bölüm

35 7 69
                                    


~

Askerler bir bir uçaktan indikten sonra timin başındaki kıdemli üsteğmen Bang Chan indiğinde gözündeki siyah güneş gözlüğünü sağ eliyle hafifçe indirip, malum dörtlünün olduğu yere baktığında ağzının kenarı hafifçe kıvrılmış fakat bunu diğerleri fark etmeden geri ciddi haline bürünerek gözlüğünü gözüne geri ittirmiş ve en başta yerini almıştı. 

Gönüllü kişiler, son kişinin -baş komutanın- de inmesini beklerken yarbay Song Joong-ki inmiş ve uçağın kapısının önünde durarak konuşmaya başlamıştı. 

"Sayın gönüllü kişiler. Hepinize tüm askerler olarak bu cesaretiniz ve yüce gönüllülüğünüze içtenlikle teşekkürümüzü ve minnettarlığımızı sunarak sizi uçağa yolcu ediyoruz." deyip kapının önünden çekildiğinde herkes -gönüllü kişiler- eğilerek ricalarını sunduğunda yavaşça uçağa doğru yürümeye başlamıştı. 

En arkada olan dörtlü de uçağa doğru ilerlerken Felix'in şalı rüzgardan dolayı boynundan havaya doğru süzülmüş ve tam yere geri alçalıp, üstçavuş Hwang Hyunjin'in önüne düşecekken Hyunjin, yarbaya belli etmeden şalı yakalamış ve aynı pozisyonunda durmaya devam etmişti.

Bunu gören Felix, Hyunjin'in gelemeyeceğini bildiğinden ve uçakta da çok yüz yüze gelmemek için hızla Hyunjin'in yanına ilerlediğinde, hala komutanın emri olan 'hazır ol' pozisyonunda tam karşısına bakarak duran ve Felix'in boyundan dolayı tam önüne bakıyor olsa da Felix'in yüzünü görebilmek için kafasını aşağı eğmesi ve gözlerini indirebilmesi kadar indirmesi gereken Hyunjin'in önünde durmuştu Felix. 

Felix, onun hareket edemeyeceğini anladığından kendisi Hyunjin'in elindeki şalı almış ve sadece Hyunjn'in duyabileceği şekilde "Teşekkür ederim." deyip Hyunjin'in yüzüne bile bakmadan ilerlemişti arkadaşlarının peşinden.

Onlardan sonra askerler de tekrardan onlar için özel olan uçağa binmiş ve uçak kalkışa geçmişti. O sırada herkes; uçak, yolcu uçağı gibi olmadığı için koltuk ve tekli koltukların olduğu yerlere istediği gibi yerleşirken Felix'ler de karşılıklı olan koltuklara oturmuştu.

"Hala inanamıyorum!" Jisung, sadece onların duyabileceği kadar sessiz ama heyecanla konuştuğunda Seungmin gülmüş fakat Felix'le Jeongin bir karış suratla oturuyorlardı ve Jisung kadar heyecanlı olsalar da malum askerlere olan sinirlerinden dolayı bunu dışa vurmuyorlardı.

"Abartılacak bir şey yok. Sonuçta askerler ve illaki giderlerdi oraya." diyerek kollarını önünde bağlayan Felix'e göz devirerek konuşmuştu Jisung. "Ay götüm. İki gün önce ölüyordun ya aşkından. Konuşmayı bıraktı diye mi bu triplerin." 

"Alakası bile yok." diyen Felix'e sırıtarak bakmıştı Jisung. "Senin bu dediğine anca kim inanır biliyor musun?" 

"Kim?" 

"Kadir İnanır."

Jisung, bu yaptığı espriye sadece kendisi gülerken bir süre sonra kimsenin gülmediği fark ederek susmuş ve bacak bacak üstüne atarak göz devirmişti. "Mizahtan anlamayan mahkeme duvarları sizi."

Herkes bir süre kendi halinde vakit geçirirken, kendi kemerleri takılı olmasına rağmen askerlerin ayakta gezdiğini görerek şaşırmadan edememişti Jeongin. 'Nasıl öyle düşmüyorlardı?' diye düşündü çünkü kendisi bir uçağa bindiğinde tuvalete bile gidemezdi, bacakları titremekten onu tutamazdı.

O, bunları düşündüğü sırada yanlarına yarbay Song Joong-ki'nin gelmesiyle hepsi birden sessizleşip ona bakmıştı. 

"Selam gençler. Bir isteğiniz, sorununuz var mı? Sizi burada tekrardan gördüğüme çok sevindim." Yarbay, gülümseyerek dörtlüyle konuştuğunda Seungmin en olgunları olarak cevaplamıştı onu. "Çok teşekkürler, biz de sizi tekrardan gördüğümüze sevindik. Ayrıca hiçbir sorunumuz yok, ilgilendiğiniz için teşekkürler." diyerek gülümsediğinde Seungmin, Yarbay da başını 'önemli değil' anlamında eğip, "Görevimiz." diyerek yanlarından ayrılmıştı. Bu adamın çok büyük bir karizması var, diye içinden geçirmişti hepsi.

"Abi adam taşşaktan yürüyemiyor bile." sessizce, onlara doğru eğilerek konuşan Jisung'a hepsi birden öldürücü bakışlarını yollamıştı. 

"Hani sen bir tek Minho'ya düşüyordun Ji?" diye konuşan Jeongin'i hepsi onaylayarak kafa sallamıştı. ""Cidden Jisung, bir lafın da ciddi olsun." diyen Seungmin'e çapkınca gülümsemişti Jisung. "Bebeğim sen beni bir de karakolda gör. Herkes önünü iliklemekten başka iş yapamıyor, baş dedektif olarak önlerinden geçerken." 

"Aman götümün baş dedektifi." diyerek göz devirmişti Seungmin.

Jeongin'in gözü komutan Chan'a kayıp dururken, komutanın diğerlerine bir şey söylemesiyle birçok asker onların tarafına ilerlerken Jeongin, panikle yerinde dikleşmiş ve kafasını -onlarla hiç ilgilenmiyormuş gibi- cama çevirmişti. Askerlerin içinde -Minho hariç- onların tanıdığı askerler de mevcuttu.

Fakat onun düşündüğünün aksine askerler yan taraftaki boş -onlarınki gibi karşılıklı ve büyük- koltuklara oturmuş ve kemerlerini takma gereği duymamışlardı.

"Komutanım ne gereği var? Hiç kimse takmıyor bile." 

"Komutanlara karşı gelinmez Alfa (Jungkook)."

Hepsinin gözü yan taraflarına oturan askerlere kaydığında ikilinin tartışması dikkatlerini çekmiş gibi dinlemeye başlamıştı.

"Dağ ayısı mısın Lord (Taehyung)? Bırak çocuk takmak istemiyor işte." diyen daha iri yarı olan askere gülerek cevap vermişti Taehyung. "Senin hemşerilerinden daha ayı olamadığım kesin Parçalayıcı (Changbin)." Taehyung'un, Changbin'e karşı dediği şeyle askerler gülerken Seungmin'in de hafif sırıttığını görmüştü Jeongin.

"Abii ben size ne anlatmadım! Bizim kapıcı Veysel'den bir dedikodular öğrenmişim öff." Bu sefer de Hyunjin'in yanında oturan gözlüklü asker konuştuğunda başka bir asker cevaplamıştı. "Aşkım ama daha bu sabah yarbay ne diye uyardı seni?" 

"Sus Soobin, hazır Minho da yokken bunu anlatmadan duramam ben." dediğinde hızla devam etmişti konuşmasına. "Bizim Rambo'nun (Minho) konuştuğu birisi var. Ama bu aralar pek konuşmuyor." dediğinde Jisung, duyduğu şeyle içtiği suyu püskürtmüştü Felix'e doğru. 

Askerler, sessizleşip onlardan doğru tarafa döndüğünde dedikoduyu anlatan Yeonjun bir an da Jisung'ı görerek sahtece gülümsemişti. "Aa dedektif Jisung, siz de mi buradaydınız?" derken bir yandan da kaş göz hareketleriyle diğer askerlere 'Minho'nun konuştuğu kişi bu' demeye çalışıyordu. Tabii askerler, mesleklerinin yanı sıra 'kaş-göz hareketleri dili ve edebiyatında' da doktora yapmış oldukları için kolayca anlamışlardı Yeonjun'un demeye çalıştığı şeyi. 

Jisung, onlara cevap vermeden gülümseyerek kafasını salladığında geri önüne dönmüş ve üstüne su püskürttüğünden dolayı, Jeongin'in verdiği peçeteyle saçlarını silmeye çalışan Felix'e bakmıştı "Şey pardon ya."

"Jisung ben şimdi senin ananı- şey edicem derdim ama terbiyem müsaade etmiyor." 


~

Ben geldim biçıslaaaar

ben iyice ilerleteceğim bunların ilişkisini sorun yok ben de bu iş

 Görüşürüz Chan enayileri

  Çin Chan Çon ile kalın...

War Of Hearts / SKZ BTSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin