9. Bölüm

17 7 9
                                    

~

2 ay sonra

Genç, aynı günlük rutiniyle hastanedeki işlerine devam ederken bir yandan da düşündükleriyle ağlamamak için kendini zor tutuyordu. 'Başıma daha kötü ne gelebilir' derken hep daha kötüsü geliyordu. 

Pekala, o zaman Jeongin ve arkadaşı Felix'in yaşadığı olayı dışarıdan bir göz olarak inceleyelim.

Jeongin ve Felix stajyerliklerini bitirmiş, artık normal bir doktor olarak hayatlarına devam ederken Felix, hastanenin sahibi olan adamdan pek hoşlanmaz. Sebebi ise sürekli Felix'e yürüyor ve neredeyse sözlü olmak üzere taciz ediyor olmasıydı. Bunu Jeongin'e anlattığında tabii ki arkadaşı da durmamış ve hastanenin sahibi olan adama kafa tutmuştu üstüne üstlük 'yanlışlıkla' kafasında vazo kırmıştı. E tabi orası özel hastane olduğu için adam, onları kovacakken daha yeni doktor olduklarının ve heveslerini kursaklarında bırakmaması için Felix adamla konuşmuştu. Şimdi ise adam onları kovmamak için bir şart sunmuştu...

Jeongin ilk başta grup yapmayı teklif edecek sansa da adamın planı çok daha başkaydı. 

Tabii ki de onları doktorların gönüllü olarak gittikleri Uruk'a gönderme şartıyla kovmayacağını söylemişti. Genelde gönüllü giden doktor sayısı çok azdır çünkü orası savaşın olduğu bir yer. Yani kim ölüme gitmek ister ki?

Fakat iki arkadaş mecburen bu şartı kabul etmiş ve şuan da kara kara akşam Seungmin'e ne açıklama yapacaklarını düşünüyorlardı. Yani Seungmin daha onlar eve biraz geç gelse panik yapacak birisiyken şimdi savaşın ortasına gidiyorlardı. Tamam sürekli savaş olacak gibi de düşünmelerine gerek yoktu. Askerler onları koruyor olacaktı ve oranın güvenliği için orada olacaklardı. Bu yüzden korkmadan ve orada yardıma muhtaç insanları düşünerek içlerini rahat tutmaya çalışıyorlardı. 

Ha bu arada asker demişken, hiçbiri bir daha o askerlerle karşılaşmamıştı. Yolları bir yerde kesişmemişti ve Jeongin, Chan'ın o kızla olan gönderisinden sonra imkansız olan aşkını kalbine gömüp hayatına devam etmişti. Felix ise sarışın olan askerle bir zaman konuşmuş fakat artık ondan mesaj gelmesi kesildiğinde ilk zamanlar ona bir şey olup olmadığı hakkında endişelenmiş fakat Jisung'ın Minho'yla takipleşmesi üzerine hikayelerde olan Hyunjin'i gösterip ölmediğini kanıtlamış olmuştu. 

Felix, bu duruma hem sevinmiş hem de üzülmüştü. Sevinmesi, ölmediği içindi; üzülmesi ise artık onunla konuşmak istemediğini düşünmesindendi. Bu yüzden kendisi artık Hyunjin'i takipten çıkmış ve 2 ay boyunca bir daha hiç görmemişti onu.

Akşam olmuş ve tüm ev halkı yemek masasında toplanmışken, kimsenin ağzını bıçak açmıyor ve yemeklerini yiyorlardı. Çünkü kimse söylemesi gereken şeyi söylemek istemediği için kendini yemeğe veriyordu. 

"Size söylemem gereken bir şey var."

"Sizinle bir şey konuşmalıyım."

"Bizim Felix'le size bir şey söylememiz lazım."

Felix hariç herkes aynı anda konuşmuşken, masadaki herkes birbirine bakmıştı.

"Önce siz söyleyin."

"Önce siz söyleyin."

"Önce siz söyleyin."

Üçlü, tekrardan aynı anda konuşmuşken Felix, yanakları şiş bir şekilde ağzındaki lokmayı çiğnerken şaşkınca onları izliyordu. 

"Eh tamam be ben anlatıyorum." diyen Jisung'la herkes bir an da dikkatini ona vermişti.

"Ben gidiyorum." diyerek kafasını eğen Jisung'la masada bir sessizlik oluşmuştu. "Nereye?" Seungmin'in sorusuyla Jisung, yalandan hapşırarak ağzında gevelemişti lafı. "Uruk!" 

Üçlünün de gözleri aynı an da açıldığında hepsi birden kouşmuştu.

"Ben de!"

"Biz de!"

"Biz de!"

Herkes şaşkınca birbirini izlerken Jisung, ağzına tıktığı lokmasını yutup konuşmuştu. "Yok ebesinin nikahı!" 

"Bir dakika ya ben şuan da anlayamıyorum. Ne yani herkes şu gönüllü gidilen yere mi gidiyor şimdi? Felix, Jeongin; siz ne alaka?" Seungmin'in konuşmasıyla ikili birbirine bakıp diyecekleri cevabı düşünüyordu. Jeongin kafasını kaldırdığında Seungmin'e bakarak konuşmuştu.

"Şimdi şey ben yanlışlıkla şey yaptığım için şey de bizi şey için Uruk'a gönderdi." Jeongin'in dediğine Jisung, elindeki kadehi içerken kaşlarını kaldırarak konuşmuştu. "Gevelemeden anlatsana amına koyayım." 

"Sana kaç kere daha küfür etme diyeceğim Jisung! Jeongin sen de düzgün anlat şunu." diyerek gergince konuşan Seungmin'le Jeongin, anlatmasına devam etmişti.

"Ya of anlatıyorum. Şimdi bizim hastanenin sahibi Felix'i rahatsız edip duruyormuş, Felix de bunu bana söyledi. Ben de arkadaşlık görevimi yaparak adamdan hesap sormaya gittim ve o anın kargaşasıyla 'yanlışlıkla' kafasında vazo kırmış olabilirim ehe. Sonra adam bizi kovacaktı ama Felix'in ısrarları sonucunda adam bizi Uruk'a gönderme şartıyla kovmadı." 

Jeongin, konuşmasını bitirirken Seungmin şakaklarını ovuşturarak elindeki kadehi kafasına dikmiş ve kafasını geriye yatırmıştı00. "Ne dedi bu, Jisung? Adamın kafasında vazo mu kırdım dedi? Bizi hastaneden mi kovacaktı dedi? Yoksa bizi kovmama şartıyla Uruk'a mı gönderecek dedi?"  

Jisung gülmemek için kendini zor tutarken dudaklarını birbirine bastırıp konuşmuştu. "Maalesef aşkım seçeneklerin hepsini söyledi." Seungmin, ağlar gibi sesler çıkararak konuşmuştu. "İnanmıyorum bir gaspçı olmadığınız kalmıştı başıma. Şuan adamın sizi dava etmediğine dua edin, 2 yıl yatardınız yoksa." 

"E hyung sen neden gidiyorsun?" Bu sefer Felix'in konuşmasıyla Seungmin kafasını kaldırıp ona bakmıştı. "Savaş bölgelerinde insan hakları ihlali falan oluyor ya canım bu yüzden mahkeme olayları için avukat da lazımmış, ekipçe gideceğiz işte." Felix, Seungmin'i anladığına dair kafasını sallarken bu sefer de Jisung'a bakmıştı.

"Ya sen?" dediğinde Jisung, omuz silkerek konuşmuştu. "Orada çokça insan ve çocuk kayboluyor ya da savaş haricinde bir adalet düzeni olmadığı için tecavüz ve cinayet olayları çok oluyor. Ben de ekiple beraber bunları araştırmak için gideceğim." 

Hepsi bir süre bu konular hakkında konuşurken fazlasıyla geç olduğundan dolayı hızla eşyalarını hazırlayıp yatmışlardı. 

Sabah, herkes aynı yere gideceği için aynı alanda toplanmışken, büyük bir özel uçağın gelmesiyle herkesin saçları uçuşmaya başlamıştı rüzgardan.

kapı açılıp içerisinden askerler inmeye başladığında onları izleyenlerin içerisindeki dörtlü, gözlerini sonuna kadar açarak onlara bakmıştı. Uçaktan inen askerler, 2 aydır görmedikleri o askerlerdi işte. 

Dörtlü, göz göze gelirken Jisung'ın sessizce ve alaylı konuşmasıyla göz devirmişlerdi. "Geldi kurt bakışlı kahramanım işte!" 



War Of Hearts / SKZ BTSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin