3. Bölüm

4.5K 308 112
                                    

Merhaba. Öncelikle hepimize geçmiş olsun, umarım iyisinizdir...

Geçirdiğimiz bu zor günlerde yüzünüzde küçük bir gülümseme oluşturabilmek dileğiyle.
...

Güven, hayata gözlerimizi açar açmaz ihtiyaç duyduğumuz yegane şeydir. Ailemize güvenle bağlanmak, güvenli ortamlarda yaşamak, güvene dayalı sosyal ilişkiler kurmak isteriz. Ancak insanın yaşı ve yaşantısı artıkça hayatının her anında ihtiyaç duyduğu bu duygu kirlenir.

Bu coğrafyadaki insanlar ise güven duygusunu tatmayalı çok uzun zaman olmuştu. Yaraları derin, kayıpları çoktu. "Bu da bizim kaderimiz." deyip kuşaklardır süregelen bedbahtlığı kabullenmişlerdi belki ama tutunacak bir dal bulduklarında kalpleri umutla dolmuştu.

Köy halkı, nöbet tutan askerleri büyük bir sevinçle karşılamış, yaşlısından gencine herkes bir haftada alışmıştı bu yeni düzene. İnekten sağılan sütün, evde pişen aşın bir kısmı askerler için ayrılıyordu artık. Nöbet tutanlar 24 saatte bir değişse de her gelene aynı sıcaklıkla kucak açılıyordu.

Öğrencilerimin keyfi de oldukça yerindeydi. Okulun çevresinde nöbet tutan her askerin etrafını kuşatıp onu da oyunlarına dahil etmek için çırpınıp duruyorlardı. Her gün görevini yapan insanları rahatsız etmemeleri konusunda uyarmak zorunda kalıyordum onları.

Bir hafta önce sınıfımıza misafir olan nam-ı değer Hançer timini ise o günden sonra görmemiş ve onlardan haber almamıştım. Ancak Sevda'yı arayıp bir buluşma ayarlamak aklımın bir köşesindeydi. Buraya geldiğim günden beri zorunluluklar dışında şehir merkezine inmemiştim. Kısa da olsa iyi vakit geçirmeye ihtiyaç duyuyordum artık. Hafta sonunun gelmiş olması ise bu buluşmayı gerçekleştirmek için iyi bir fırsattı.

Keyifli bir okul gününün ardından sobayı söndürüp, etrafı topladıktan sonra evime doğru ilerlerken Sevda'yı aradım. Birkaç saniye içinde telefonu açıldı.

"Alo, Mercan?"

Kalabalık bir ortamda olmalıydı. Konuşmalar ve gülüşmeler ahizenin diğer tarafından bana kadar ulaşıyordu.

"Selam. Müsait misin Sevda?"

"Müsaitim, bir sorun mu var yoksa?" dedi neşeli sesine biraz endişe karışırken. Aynı saniyelerde arkadaşı uğultudan bir cümle kulağıma ulaştı.

"Bir şey mi olmuş, her şey yolunda mıymış Sevda?"

Sesin sahibi Akınalp'ti. O kadar otoriter ve farklı bir ses tonu vardı ki onun sesini ayırt edememek mümkün değildi. İstemsizce gülümsedim, o mahcup ifadeyle sınıftan çıkışı aklımdan gitmiyordu.

"Hayır hayır, endişelenme bir sorun yok." deyip hafifçe kıkırdayarak. "Yarın şehir merkezine inmeyi planlıyordum da, müsaitsen belki bir kahve içeriz diye düşünmüştüm."

"İşte bana bunlarla gel..." Küçük bit kahkaha atıp devam etti. "Sabah askeriyede biraz işim var. 14.00 gibi buluşsak sana uyar mı?"

Ertesi gün 14.00'da askeriyenin önünde buluşmak için sözleştikten sonra telefonu kapattık.

...

Küçükken büyüklerimin anlattığı masalarda sık sık duyduğum, sabahları ezan vakti ötüp herkesi ayağa diken horozların gerçek oluşu da bu köyde öğrendiğim onlarca bilgiden sadece biriydi. Ve bu sabah da beni uyandıran şey bu olmuştu.

ATEŞPAREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin