Selam, naber? :)))
Farkında mısınız 7. bölümü atmamın üzerinden sadece iki gün geçti ve ben yeni bölümle geldim. Hem de diğer bölümlere oranlar bir tık uzun bir bölümle!!! Ah, ben bir duygulandım...
Bölüme geçmeden önce beni üzen bir konudan bahsetmek istiyorum. Yorum sayımız çok az... Okurken hissettiklerinizi, düşüncelerinizi ve gelecek bölümlerle ilgili tahminlerinizi çok merak ediyorum. Lütfen satır aralarında yorumlarınızı benimle paylaşın.
Yıldıza dokunmayı ve yorum bırakmayı unutmayın.
Sevgiler...
***
Her şey bir anda gelişmişti. Silahlar bir anda patlamış, Sevda ve Akınalp sadece birkaç saniye içinde silahlarını alıp aşağı inmişti. Ben de etrafın tekrar sessizliğe bürünmesinden cesaret almış onların peşine takılmıştım.
Merdivenleri inip apartmanın kapısına indiğimizde Akınalp'in gözleri beni buldu. Kaşları çatık bakışları ürkütücüydü. "Mercan'ın inmesine neden izin verdin Sevda?"
Sevda ise Akınalp'e cevap verebilecek kadar iyi gözükmüyordu. Tüm duygu ve düşüncelerinin allak bullak olduğu yüzünden belliydi. Çelik'e bir şey olduğunu düşündüğünü tahmin edebiliyordum çünkü benim korkum da buydu. Silah, Çelik evden çıktıktan olsa olsa birkaç dakika sonra patlamıştı.
Akınalp'in bakışına fazla aldırmayan Sevda kapıyı açıp koşarak sokağa fırladığında Akınalp, tek eliyle beni geride tutarak kapıdan çıktı. Ne olduğunu anlamaya çalışıyor gibi bir hali vardı. "Ne oluyor buna, amına koyayım?" diye söylendi kendi kendine. "Öldürtecek kendini. Mercan, Sevda'nın nesi var?"
Derin bir nefes aldım ve titreyen çenemi kontrol altında tutmaya çalışarak konuştum yine de bazı heceler oldukça silik çıkmıştı dudaklarımdan. "Umarım korktuğum şey değildir." demekle yetindim. Çelik'in başına bir şey gelmiş olabileceğini söylemek bana düşmezdi sonuçta.
Tam o sırada, yolun ortasında durmuş tedbirsizce etrafa bakınan Sevda başını sokağın sol tarafına çevirdi. Bakışları birkaç saniye aynı noktada takılı kaldı, ardından tüm sokağı inleten bir feryat koptu dudaklarından. Elindeki silah yere düşerken o, koşmaya başladı.
Korktuğum şey başımıza gelmişti...
Sevda, sendeleye sendeleye yerde yatan bedene doğru koşarken Akınalp'te onun peşine takılmıştı. "Sevda, ne oluyor? Gözünü seveyim korkutma beni!" diye çıkışırken yerdeki bedenin kime ait olduğunu anladığında olduğu yere çakılıp kaldı. Yüzünde gördüğüm tek ifade çaresizlikti.
Ben ise ne yapacağımı bilemez haldeydim. İnsanların panik anlarında yapması gereken her şeyi unuttuğunun canlı kanıtı gibiydim... Ambulansı aramak bile zar zor aklıma gelmişti.
112 görevlisine gereken bilgileri verdikten sonra biraz tereddüt ederek Sevda'nın elinden kayıp yere düşen silahı dikkatlice yerden aldım ve onlara doğru yaklaşmaya başladım.
Her adımda bacaklarım biraz daha titrerken kan kokusu ciğerlerime doluyordu. Dolan gözlerime engel olamıyordum bir türlü... Sevda'nın her hıçkırığında biraz daha düğümleniyordu dilim ve sormaya korktuğum o soruyu sormak imkansız bir hal alıyordu.
Akınalp, yerde hareketsiz yatan Çelik ve ona sarılmış Sevda'nın başında öylece kalakalmıştı. Kafası karışmıştı... Belki de defalarca şahit olmuştu bu tip olaylara ama kanlar içinde yatan bir yakını olduğunda onun da nutku tutulmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞPARE
RandomKaderi asırlar önce yazılmış çorak topraklarda vatanı için mücadele eden iki yüreğin hikayesi. Bu kitapta bahsi geçen her şey tamamen hayal ürünüdür. Asker&öğretmen kurgusu.