Uzun bir aradan sonra yeniden merhabalar! Biliyorum, yine verdiği sözleri tutamadım ve sizleri biraz beklettim. Ancak bu kez telafi edebileceğimi düşünüyorum çünkü yeni kitabım MAHPARE'nin ilk bölümü yayında!!!
Umarım Ateşpare'yi sevdiğiniz kadar Mahpare'yi de seversiniz. Tunç ve Açelya'nın hikayesini merak eden herkesi yeni bölümü okuduktan sonra Mahpare'ye beklerim.
Yıldıza tıklamayı ve yorumlarınızı benimle paylaşmayı unutmayın.
Sevgiler...
***
"Görmeniz lazım arkadaşlar... Bir koşuşum var kızın peşinden, gören kendime ayarlayacağım sanar." dedi Çelik sırıtarak. Her ne kadar Akınalp'ten sağlam bir yumruk yemiş olsa da yaptığı şeyden gurur duymadan edemiyordu.
Erdem gülmekten ağrıyan karnını eliyle tutarken Çelik'e baktı. Uzun zamandır herhangi bir şeye bu kadar güldüğünü hatırlamıyordu. O da tıpkı Çelik gibi Akınalp'i hayatına çeki düzen vermeye itecek şeyin bir kadının sevgisi olduğunu düşünüyordu ama Mercan doğru kişi miydi, pek emin değildi. Yine de "Elinize sağlık komutanım," dedi kahkahaları el verdiğince. "Size olan hayranlığım daha da alevlendi."
Çelik, Erdem'in omzuna vururken Akınalp sinirden kızarmış yüzüyle onlara bakıyordu. Dostuna güvenip sırrını açmıştı ve başına gelen şey inanılacak gibi değildi... O bile hislerini adlandıramıyorken Mercan'ın yanlış izlenimler içinde olduğunu düşündükçe delirecek gibi oluyordu. Çelik'in mektubu Mercan'a verdiği anda zamanı durdurup Çelik'i bir güzel dövmek için her şeyini vermeye hazırdı ancak elinden hiçbir şey gelmiyordu.
"Peki siz ne yapacaksınız komutanım?" diyerek ortaya atıldı Kemal, yürek yemişçesine.
Sahi, ne yapacaktı şimdi Akınalp? Tam şu an telefon edip ben değil, arkadaşım yazdı o satırları mı demeliydi yoksa Çelik'in planladığı gibi yemeğe çıkarıp tüm gece ne kadar ipe sapa gelmez bir herif olduğunu mu anlatmalıydı...
Akınalp, ikinci seçeneği seçti.
Bir ay sonra görevden döner dönmez şehirdeki en güzel restorandan yer ayırttı. Bir an önce kafasını kurcalayan şu işi halledip dinlenmeye çekilmek istiyordu. Ancak evine girip kedileriyle özlem giderirken hiç ummadığı bir şey oldu. Hafif bir heyecan, tatlı bir telaş bir aydır ezber ettiği cümleleri aklından siliverdi...
Eğer unutmasaydı "Bak, ben işe giderken seni öpebilecek; işten dönerken ekmek alabilecek bir adam değilim. Bazen sen uyurken gidip aylarca gelmeyeceğim. Doğum gününde, bayramlar da ya da hasta olduğunda yanında olamam." diyecekti Akınalp. Ayrıca neden kendisiyle bir ilişki yaşamaması gerektiğini anlatacak tam on maddelik bir liste de yapmıştı. Fakat arabasını köye doğru sürerken lügatında sadece iki kelime kalmıştı. Merhaba ve nasılsın...
...
Akınalp'in arabasını evimin önüne park ettiği saniyelerde aynadaki yansımamı seyrediyordum. Siyah elbisem, topuklu botlarım ve inci kolyemle gereğinden fazla mı özenli olduğumdan bir türlü emin olamıyordum. Sonuçta beni neyin beklediğini bilmediğim bir gece olacaktı bu. Çelik Bey'in bana verdiği mektuptan sonra Akınalp'le ilk iletişimim bu akşam müsait olup olmadığımı öğrenmek için attığı mesajla olmuştu. Mektubu onun yazıp yazmadığı ya da herhangi başka bir şey hakkında konuşmamıştık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞPARE
RandomKaderi asırlar önce yazılmış çorak topraklarda vatanı için mücadele eden iki yüreğin hikayesi. Bu kitapta bahsi geçen her şey tamamen hayal ürünüdür. Asker&öğretmen kurgusu.