★İki katil★

724 180 154
                                    

"Sessizliğin içinde çığlıklarla dolu olan hayatımın sesini müzikle bastırıyorum." 

Yankı'nın attığı adrese varınca taksiden inip parayı ödedim. Küçük adımlarla eve doğru yürümeye başladım. O sırada evi inceleme fırsatını değerlendiriyordum, ya da kendime evi inceleme fırsatı sunuyordum. Diğer evler gibi bu ev de büyüktü. Hatta görünüşleri de aynıydı. Klassik zengin semti dedikleri bu olsa gerek. Kapının ziline bir defa basıp, açılmasını bekledim.

Benim hakkımda bilmeniz gereken 8-ci şey. Bekletilmeyi sevmem.

"Şu kapıyı açın artık yoksa çeker giderim" diye bağırdım. Sabrımı sınıyorlardı resmen.
Anında kapı açılmış ve beni dağınık saçlarıyla Umut karşılamıştı.

Mahçup bir sesle; "kusura bakma, beklettim" dedi.

"Bir daha olmasın, zira bekletilmeyi sevmem."

Bana boş gözlerle bakıp, içeri geçmem için yer verdi. Bana gıcık olduğuna yemin ede bilirim, ama kanıtlayamam. İçeri girip her zamanki soğuk bakışlarla ona baktım.

Gözlerimle ayakkabılarımı işaret edip: "Ayakkabılarımı çıkarayım'mı?" diye sordum.

Bıkkın bir sesle: "eğer o tüm mikropları üzerine toplayan, temiz görünse de aslında kirli olan ayakkabılarınla evime girersen yerleri sana sildiririm" dedi.

Gözlerimi devirerek ayakkabılarımı çıkarmaya başladım.

"Alt tarafı bir soru sorduk, bu kadar uzatmana gerek yoktu"

Uykulu gözlerle bana bakarak esnemeye başladı.
"Geçerli bir neden sunarsam bir daha konuşmazsın diye düşünmüştüm, ama bakıyorum da hala konuşuyorsun."

Söylediği lafla kaşlarımı çatıp, yanından ayrıldım. Salon olduğunu düşündüğüm yere doğru yürüyüp içeri girdim. İnsan bir terlik verirdi, ama nerede.

Ateş, tekli koltukta oturmuş kahve içiyordu. Diğerleri ortalıkta gözükmüyordu. Bende gidip diğer koltuğa oturdum.

"Diğerleri nerede?"
Sorduğum soruyla donuk bakışları beni buldu. Bakışları, soğuk bir bedenin sıcak kalbi gibiydi. Gözlerinde atan kalp, gözlerimin içine baktı bir süre.

Kahvesinden bir yudum daha aldı.
"Gelirler birazdan."

"Acımıyor'mu?"
Bu ani sorum ile kahvesini içmeye ara verip, bana baktı.

"Ne?"

"Gözlerinde yanan ormanlar diyorum, aynaya bakınca canını acıtmıyor'mu?" 

Derince yutkundu. Ağır ağır kalkıp inen adem elmasından anlamıştım bunu.

Gözleri sargılı elimi buldu ve konuşmaya başladı.
"Seninki acıtmış olmalı."

Böyle bir cevap beklemiyordum, ama yinede hiçbir şey belli etmedim. Hafifçe gülümseyip konuşmaya başladım.

"Acı çektiğimi nereden
çıkardın ki?"

𝕍𝕖𝕣𝕚𝕝𝕞𝕚ş 𝕤ö𝕫𝕝𝕖𝕣 (ARA VERİLDİ). Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin