★şeytanların fısıltısı★

676 134 98
                                    

"Verilmiş sözlerin ardına saklanan tutulmamış sözler gibiydik."

Dört bir yanı beyaz olan duvarlar sanki üstüme geliyordu. Beyaz duvarların üzerinde minik pembe çiçekler olsa da siyahı seven biri için bu bile iyi değildi. Gözlerimi kanatan duvardan çekip, yirmili yaşlarının sonunda olan kadına baktım. Dörtgen şeklindeki gözlüklerini takmış dikkatle bana bakıyordu. Hemen karşımda oturan annem sesini çıkarmadan bizi izliyordu. Birinin ona dışarı çıkması gerektiğini söylemesi gerekiyordu. Gözlerim eski doktorumu arasa da şeytanlarım onun burada olmadığını hatırlatıyordu sürekli bana. Kadının tiz sesiyle bakışlarımı yavaşça annemden çekip ona baktım.

"İsmin ne bakalım?"
Şen çıkan sesiyle gülümseyerek bana bakıyor, bir cevap bekliyordu. İfadesiz tuttuğum suratımla ona bakıyor, cevap verme zahmetinde bile bulunmuyordum. Bu sessizliği farkeden annem hemen araya girip telaşla ismimi söyledi.

"İsmi Tutku, 18 yaşında henüz."

"Bizi yalnız bırak anne."
Duygu barındırmayan sesim ikisinin arasına bıçak gibi girmiş, bir birlerine bakmasına neden olmuştu. Annem yavaşça ayağa kalkıp, çantasını da eline alıp dışarı çıktı. Tehlikeyle harmanlanmış bakışlarımı bana hala inatla gülümseyen kadına çevirdim.

"Kendini nasıl hissediyorsun Tutku?"
Sakince sorduğu soruyla ifadesizliğimi koruyarak dik dik ona baktım. Konuşmayacağımı anlayınca yerinden kalkıp karşımdaki koltuğa oturdu. Gözlüklerini de çıkarıp önümüzdeki sehpaya koyarak, tekrar ilgi odağını bana çevirdi. İlgili doktor maskesini takarak elimi tuttu. Bakışlarım elimi tutan eline gidince dişlerimi sıktım. Oldum olası gereksiz temasları sevmemişimdir. Bu kadın sinirlerimi bozuyordu.

"Elini çek." İki kelime döküldü dudaklarımdan. Bakışlarımı elinden çekip yüzüne baktım. Göz göze gelince hemen elini geri çekti. Telaşla elini kısa saçlarına götürüp bir kısmını kulağının arkasına sıkıştırdı.

"Temasım seni rahatsız mı etti?"
Merakla vereceğim cevabı bekliyor, sessizliğim her saniye beklentisini yerle bir ediyordu. Eline aldığı küçük not defterine birşeyler yazdıktan sonra tekrar bakışlarını bana çevirdi.

"Seni sessiz olmaya iten ne?"
Tekrar sessizlik. İfadesiz bakışlarımı bir an bile olsun yüzünden çekmiyor, inatla gözlerinin içine bakıyordum. Gözlerini sürekli kaçırıp, başka yerlere bakması onun ne kadar çok tedirgin olduğunu gösteriyordu. Büyük bir zevkle izledim bu halini. Arkama iyice yaslanıp yerimi rahatladım. Daha önce benim gibi biriyle hiç muhatap olmamıştı değil mi?

"Sizin çığlıklarınız yeter mi benim fısıltımı susturmaya?"
Sessizce söylediğim şeyle yerinde dikleşti.

"Nasıl, anlayamadım?"
Küçük bir gülümseme oluştu yüzümde. Anlayamazdı, zaten kimse anlayamazdı.

Ayağa kalkıp sehpaya koyduğum küçük sırt çantamı alıp tek omzuma taktım. Benim ayaklanmamla o da ayağa kalkmış tedirgince bana bakıyordu. Ona yaklaşıp saçlarını yüzünden çektim. Kulağına yaklaşarak kısık sesle onu tedirgin edecek kelimeleri söyledim.

"Şimdi ben gidiyorum ve sen anneme hiçbir şeyim olmadığını söylüyorsun. Herşeyin gayet yolunda olduğuna onu ikna etmezsen eğer fısıltılarımla sana mezar kazarım doktor. Çığlıkların etrafı kaplarken, yardım etmem için fısıltıma muhtaç kalırsın. Yapmaz deme, öyle bir yaparım ki neye uğradığını şaşırırsın. Anladın mı beni?"

𝕍𝕖𝕣𝕚𝕝𝕞𝕚ş 𝕤ö𝕫𝕝𝕖𝕣 (ARA VERİLDİ). Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin