Her sabah olduğu gibi annemin, beni ve ablamı dürterek uyandırmasıyla gözlerimi açtım. Ağzında yine birşeyler geveliyordu. Biliyordum babamla halam uyanmadan önce kahvaltıyı hazır etmemiz gerekiyordu biliyordum anne. Ablamla öfleye öfleye zorda olsa kalktık.Odamızdaki banyonun kapısında ablamın tuvaletten çıkmasını bekliyordum, yarı uykulu bir şekilde. Kapıyı açtı ve bayık gözlerle banyodan çıktı. Bende vakit kaybetmeden banyoya girdim ve işlerimi hallettim. Üstüme kazak ve eşofman geçirdikten sonra aşağı hayata (avluya) doğru yöneldim. Bizim evde mutfak aşağıda avlunun karşısında olduğu için ve canım babam Antep'in soğuğunda hep avluda yemek yediğinden el mahkümdü.
Mutfağa girdiğimde bizimkiler çoktan başlamışlardı yemek telaşına. Bende hemen onlara katılıp dolaptan nohutları çıkardım. Halam her sabah kahvaltıda nohut dürümü yemezse olmazdı çünkü bir yerleri şişerdi mazallah. Bu düşünceler beni rahatsız ettiği için hemen kafamdan attım. Hayata gidip sofrayı kurdum.
“Ökkeş oğlum bize fırından dört tane somun kapda gel hele!” dedi annem.
Ökkeş evimizde düzenli olarak çalışan tek hizmetliydi. Ökkeş onaylayarak konağın avlusundaki kapıdan çıkarak ekmek almaya gitti.
Annem masaya son eksikleride koyarken merdivenden halamda indi. Halam annemden yaşlıydı. Halama yaşını sorduğumuzde kendimi bildim bileli hep 48 dediği için çokda eşelememek gerekir.
“Şilan yavrum, hadi al bu kahveyi git babanıda uyandır saat 7'ye vardı de” dedi elindeki türk kahvesini ablamın eline tutuşturarak.
Halamla masaya oturduk. İçime bir titreme geldi. Keşke hırkamı inmeden üstüme alsaydım. Aptal kafamya sabahın köründe ne bekliyordum Antep'ten sımsıcacık bir hava mı? Annem mutfaktan çaydanlığıda alıp geldi. Çayları doldururken, babam önde ablamda bitmiş kahveyle arkadan yanımıza geldiler.
“Hava da bugün ayrı bi keskin ha” dedi babam çayından yudumlarken daha sonrada devam etti “De buyrun afiyet olsun”
Bizde yemeğe başladık. Ökkeş'in fırından aldığı sıcak ekmekler ve annemin demlediği sıcak çayla içim ısındı.
“Normalde böyle mi oliydi, bu aylardaki soğuğa bak ne tertip kaldı ne düzen.” dedi halam
“Yok bacım yok ozon mu delindi diyler bu küresel isinma mı ney olmuş ondanmış hepsi” babamdan beklenmedik şeyler.
Bıyık altından gülerek ablamla birbirimize baktık.
“Allah'ın hikmetinden sual olunmaz. Vardır elbet bir bildiği” dedi halam.
“Ayşe akşama içeri kur ha sofrayı” dedi babam sertçe ve söze devam etti. “Kızlar sizde kalkın kalkın okulunuza mı gidiyniz nere gidiyseniz de geç kalmadan adam akıllı gidin gelin” dedi babam ve o da ayağa kalktı işe gitmek için.
Bizde ablamla kalkıp odamıza çıktık. Şarjdan telefonumu alıp WhatsAppdan mesaj gelmiş mi diye ona baktım. Ablam sıkıntılı bir şekilde yanıma geldi.
“Dilan, yine o çocuk mu? Bak babam öğrenirse yemin ederim önce annemi sonrada hepimizi dizer sıraya”
“Ya abla sadece konuşuyoruz hem yazmamış zaten, hem bana kim yazarki babamin korkusundan” dedim gülerek.
Ablamda benimle birlikte güldü. Kapının önünden araba sesini duymuştum babam işe gitmişti. Ablamla vakit kaybetmeden okul için hazırlanmaya başladık. Ablam banyodan pudra ve allığı getirdi. Bizim maximum Antep şartlarında ve ağa kızı olarak yapabileceğimiz makyaj buydu.
Saçlarımıda tarayıp aynanın karşısında kendime baktım. Koyu kahve saçlarım, annemden aldığım yemyeşil gözlerim... Harcanıyordum valla bu antepde. Ablamda harcanıyordu bende.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İS
Ficção Adolescente"Çok iyi büyütmüşler seni belli kızım ama sen söyle ev, araba, toprak, altın. Mehirsiz kız aldık dedirtmeyiz biz" dedi Hasan Ağa. "Babam ne derse o. O ne isterse bana uygundur" dedim. "Sana soruyoruz Dilan. Ne istersen sen söyliceksin, alamayacağım...