Banyo aynasından gözlerimin kırmızılığı ve şişliğine baktım. Ağlamaktan helak olmuştum banyomda. Söz vermiştim oysa kendime. Kimse beni üzemiyecek diye. Aklıma o gün verdiğim sözlerin gelmesi ile içimdeki kırıklık öfkeye büründü.Kimonomun koluyla gözlerimi sildim. Kitlediğim banyodan çıktım. Sibel beni bekliyordu kahvaltı tepsisiyle.
“Dilan, yapma şunu kendine ba..”
“Yalnız kalıcam Sibel lütfen” diyerek sözünü kestim keskin bir şekilde.
Onaylayıp dışarı çıktı. Ardından odamında kapısını kapattım. Kendime düşünmek için bol bol vakit ayırmam gerek. Ya polyanacılık oynıyacaktım ya da kendime verdiğim sözü tutucaktım.
Berjere oturdum. Telefonuma baktığımda öglendi. Çok zaman geçmişti. Hem banyoda ağlamış hemde uyuya kalmışım çok garip şeyler yaşadım. Kendimde değildim. Boğazım kuruduğu için Sibel'in getirdiği kahvaltı tepsisindeki çayı aldım. Düşünmeye başladım.
Nedendir bilmiyorum ama aklıma gelen ilk şey Baran'dı. Bu doğru değildi. Ben kocama eve bir kadın getirdi diye kızıyorum ama benimde ondan çok bir farkım yok. Sıkışınca ilk aklıma gelen kişi Baran. Kötü bir amaçla gelmiyor aklıma ama doğru değil işte. Belkide bana yardım edebilecek tek insan o olduğu içindir. Böyle olsa bile yapmamalıyım doğru değil. Baran'ı aklımdan çıkardım.
Buse denilen o kadına gelince. Benden güzel olmasada iyiydi. Sarı röfleli saçları ve lens olduğu bariz belli olan mavi gözleri vardı. Yüzü aklıma gelince tekrar tekrar sinirlendim. Eğer gerçekten aralarında birşey varsa ben o kocamın kör gözünü seveyim.
Mantıklı düşünmeye çalışıcağım şuan. Objektif olucam. Azad kurşun yemişti evet kolundan sıyırmıştı. Yani Buse'nin başı belada olduğu doğruydu. Buse'nin de başka eşi dostu birşeyi yok mu. Bula bula benim kocamımı buldu. Bu konuda biraz art niyet ararım. Elbet yardım isteyecek biri vardır kocamdan başka. Şuan yapmam gereken tek şey aralarında birşey olup olmadığını anlamak.
Odama kapanıp küçük kızlar gibi ağlayamam. Artık ben tamamen ağlayamam. Hiçbir şey beni üzmemeli. Verdiğin sözleri unutma Dilan kendine unutma kızım. Git hazırlan ve aşağı in. Güçlü ol.
Kendime verdiğim gazla kendimi duşa attım. Soğuk suda vakit geçirdim. Yüzümün şişide biraz inmişti çıktığımda. Saç ve yüz bakımımı yaptığımda birazda makyaj yaptım ve belirgin bir ruj sürdüm. Altınlarımıda takıp aynada kendime baktım. Bu kızarmış yeşil gözlerim bir daha üzülmeyecek.
Komidinin üstündeki saate baktığımda beşe geliyordu. Bu kadar saat hazırlanmış mıydım ben ya. Neyse.
Odaman çıkıp aşağı indim. Salondan Hasan Ağa, Azad ve Yağız'ın sesleri geliyordu. Pas geçip mutfaktadır diye düşündüğüm kızların yanına gittim. Hepsi oradalardı Buse dışında. Dihmer Anne beni görmemle gülümsedi.
“Hoşgeldin güzel gelinim, biricik gelinim”
“Hoşbulmadım anne” dedim yanına yüzümü asarak oturdum.
Neden böyle olduğumu herkes biliyordu. Yarin Hanım ile göz göze gelip Azad'a kızan bakışlar attılar.
“Hasan Ağa da kızdı zaten, her ne kadar yardıma muhtaç olsada doğru değil burası” dedi Yarin Hanım.
Susarak yüzümü asmaya devam ettim. Birazda benden çeksinler.
“Birşey olsa Azad eve getirmez, aklına kötü şeyler gelmesin kızım” dedi Dihmer Anne.
“Bilmiyorum artık anne. Umarım öyledir” dedim netce.
“Kızım Dilruba, baklava vardı tepside. İki dilim koyda gelinimin ağzı tatlansın” dedi Dihmer Anne.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İS
Teen Fiction"Çok iyi büyütmüşler seni belli kızım ama sen söyle ev, araba, toprak, altın. Mehirsiz kız aldık dedirtmeyiz biz" dedi Hasan Ağa. "Babam ne derse o. O ne isterse bana uygundur" dedim. "Sana soruyoruz Dilan. Ne istersen sen söyliceksin, alamayacağım...