3𒆜1

60 9 61
                                    

Üçüncü Kısım:

Kiralık Katil Departmanı

𓊈 1. Bölüm 𓊉

Elinde metal bir kepçeyle yanında duran tanımadığı herhangi kimse, bir ve iki diye sayıp kafasına vuruyor gibiydi. Bir, iki ve aynı zamanda bir tak sesi. Beyninin oldukça iç tarafında hissettiği zonklamayı yalnızca bu şekilde tarif edebileceğini sanıyordu. Kafasına sert bir cisimle vuruldu mu yoksa yalnızca bir yere mi çarptı, bunu hatırlayamıyordu.

Kapalı olan gözlerini sıkarak göz kenarındaki çizgilerin, kirpiklerinin başladığı yerde birleşen küçük iplikler gibi belirginleşmesine izin verdi. Ardından filmlerde komadan çıkan karakterlerin gözlerini yavaşça araladığı tüm sahnelere meydan okurcasına hızlı bir hamleyle açtı gözünü.

Işık, yalnız olmadığı anlamına geliyordu. Reviri andıran bir yerde sedyeye uzanmış halde olduğunu anlamak için koluna takılı seruma bakma ihtiyacı hissetmemesi beyninin, duyduğu acının aksine hala işlevini yerine getirebilecek durumda oluşuna işaretti ve bu da sevindirici bir haber sayılırdı.

Sağlığı yerindeydi, etrafında hiç değilse insanlar vardı. Peki ya güvende olduğundan emin miydi? Bunun hakkında fikir yürütemiyordu. Ardına kadar açık kapıdan geçen görüş alanı dahilinde hiç kimse yoktu. Sanki birisi onu yattığı yere koymuş ve kaybolmuştu. İyileşmesi için kendi haline bırakılmış gibiydi.

Yerinden kalkıp uzman birini aramaya koyulmak akla gelecek en akıl dostu hamle değildi elbette. Yattığı yataktan etraftakilere seslenmeye yetecek gücü ise ses tellerinde bulamıyordu. Derken içeri, kendisiyle göz teması kurmama üzerine iddiaya girmiş görünümünde birinin geldiğini gördü.

Bitmiş serumunu inceledi, dosyasını açıp bir şeyler çiziktirdi. Arzu, adamın o uzun ve yarım yamalak cümlesini sığdırmaya çalıştığı satırı taşırdığından o kadar emindi ki kendi yüzünü çizdiğini hayal edip sessizce sırıtmadan edemedi.

"Birazdan taburcu olabileceksiniz, görevinizi yerine getirmeniz için herhangi bir engel bulunmamakta." dedi hemşire mekanik bir sesle.

Tonlamadan uzak, yabancı dilde bir metni yalnızca doğru telaffuz etmeye odaklanmış birinin sözlerini işitmişti sanki Arzu. Öyle ki görev kelimesinin arkasında saklı olan yeni bir cinayeti görmezden gelmesine karşı duyduğu şaşkınlığını gizlemek zorunda hissetmiş, diyalog başlatmaktan çekinmişti.

Odadan çıkmak üzere arkasını dönen hemşirenin kısa bir süreliğine duraksadığını gördü. Birkaç saniye sonrasında, kapı önünde başıyla selamladığı patron içeri girmiş ve Arzu'nun karşısında dikilip onu süzmeye başlamıştı.

"Göreve hazır olduğumu söylediler." dedi Arzu adamı yoklamak için. Karşısında duran patronun, yalnızca beden diliyle bile kaçma teşebbüsünün başarısızlıkla sonuçlandığını ima ettiğinin farkındaydı.

Hemşirenin ise çalışanlar hakkında çok bir bilgisi olduğunu sanmıyordu ve yüksek ihtimalle kendisinin, içerisinde tutulduğu binadan firar etme gibi bir girişimde bulunduğundan da haberi yoktu.

"Doğru, bugün ast olmadan çıkacağın ilk görevi yerine getireceksin. Kendi başına hareket etmen gerekecek." diye karşılık verdi patron. Arzu'yla göz teması kurmuyordu bile, perdesini araladığı pencereden gelen güneşe karşı gözlerini hafifçe kısarak bakıyordu yalnızca.

"Ama ben, anlayamıyorum..." diye sözünü yarıda kesti Arzu. Ne diyeceğini bilememişti. Güvendiği planı suya düşmüş ve onu hayal kırıklığına uğratmıştı. Kuralların katılığının ona işlememesi için hiçbir sebep yoktu ve buna rağmen sadece göreve mi yollanacaktı? Onun için belirlenmiş muhtemel ceza, birini öldürmesini sağlayıp ona vicdan azabı çektirmekten mi ibaretti?

Erkek Arkadaş Kiralama DükkanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin