İstanbula döndüğümde kendime iş aramaya başlamıştım ve dedem bana gemilerinin çizimlerini, tasarımını yapmamı teklif etmişti. Bundan iyi bir fırsat olmaz diyip kabul ettim ve dedem sayesinde üst düzey bir mimar holdinginde işe başladım.
Yaşadığım şeyleri asla unutmamıştım ama üzerine yeni bir sayfa açmıştım.
Çalıştığım şirketin patronu Mete Beyle çok iyi anlaşıyor, çizimleri birlikte yapıyorduk.
Kardeşi Asu ile de çok yakın arkadaş olmuştuk, tabii Esra ile de aram gayet iyiydi. Babasına sevgilisinden bahsetmeyi düşünüyormuş hatta beni de çağırdı ama o şehre gitmek istemiyordum.Biliyordum. Eğer gidersem kesin onu görürdüm.
Sabahın erken saatlerinde kalkıp hazırlandım.
Koyu bir makyaj yapıp çıktım. Bugün büyük bir gemi firmasından aldığımız işin sunumu vardı. 3 rakibimizle beraber sunum yapacaktık ve en güzel tasarımlar o firmayla çalışacaktı.
Uzun bir süredir bu iş üzerinde çalışıyorduk, kesin biz alacaktık.
Asudan gelen 'abim, sen ve ben kahvaltı yapalım' mesajına tamam diyip attığı konuma gittim.
Sık sık yapardık bu buluşmaları o yüzden benlik bir problem yoktu.Asu arada bana yengoş gibi saçma sapan şeyler söylediği için bugünkü "yengoşum hoşgelmiş" lafına gülerek ve sarılarak cevap verdim.
Mete Beyle çok resmi bir ilişkimiz vardı asla laubali olamazdık ki zaten o da bunu sevmezdi.
Kahvaltımızı yaptıktan sonra Mete Beyle benim arabama binerek şirkete geçtik.Onu Asu getirmişti o yüzden arabasını almamıştı. Şirkete geldiğimizde hepimiz telaş içinde hazırlanmaya devam ediyorduk. Bütün her şey hazır olduğunda üstümü değiştirmek için şirketten çıktım.
Çizimleri ben yanıma almıştım.
Eve geldiğimde hızla üstüme elbise seçtim ve giyindim. Saçlarımın uçlarını maşa yapıp kelebekli bir tokayla tutturdum.Her şeyim hazır olduğunda son olarak kırmızı rujumu sürüp ayakkabılarımı giyindim ve evden çıktım.
Çizimleri de almayı ihmal etmemiştim.
Toplantı yerine gelmiştim ve asansör bekliyordum.Yazar
Denizin şirketinin düzenlediği yarışma sonucu yarın öğrenilecekti, bugün çizimlere bakılacak ve en iyi çizim şirket davetinde açıklanacaktı.
Azat Deniz Haktanoğlu toplantı mekanına gelmiş asansöre binmişti.
Aynı zamanda asansöre Dila da binmişti fakat aralarında duran ve tablo taşıyan adam sayesinde ikisi de birbirini görmüyorlardı.
Azat burnuna gelen kokuyla gülümsemişti yine ister istemez sevgilisini hatırlıyordu.Azat inerken Dila saçını düzenliyordu bu yüzden görmemişti, bir üst kata giden asansörle ve inen adamla Dila inmesi gerektiği katın geçtiği farketmişti. Tekrar düğmeye basıp katına indi.
Meteyle beraber son kez çizimleri kontrol edip toplantı odasına geçtiler. Son 3 dakikaydı ve bütün rakipleri gelmişti. Sadece gemi firması sahipleri bekleniyordu.
İçeri giren yöneticilerle herkes ayağa kalktı.O an Dila ve Azat karşılaşmanın verdiği şokla birbirlerine bakakaldılar. Kendine gelen Dila, Azata elini uzatmıştı. Herkesle selamlaşan Azat oturmuştu.
Ekibiyle beraber mimarları dinleyen Azat en son Dila ve Metenin çıkmasıyla dikkatle onları izledi. Arada Mete Dilayı överek bulduğu fikirleri söylediğinde Azat yoğun bir kıskançlık hissetti.
Biten sunumlarla Azat Deniz konuşmaya başladı."Bütün mimarlarımıza teşekkür ediyorum yarın akşam yapılacak olan davette hangi holdingin kazandığını açıklayacağız. Toplantı bitmiştir."
Dila kalktığında Mete de kalkmıştı ve Mete söze girdi.
"Asu kutlama yapalım demiş akşam. Ne dersin?"
"Olur ben bir eve geçip hazırlanayım birlikte yemek yiyelim." Demişti Dila.Meteyle odadan çıktıklarında Dila masada telefonunu unuttuğunu farkedip geri dönmüştü.
Azat Deniz onunla konuşmak için döndüğünü sanarak tebessüm etmişti fakat Dila onun yüzüne bakmadan telefonunu almış çıkıyordu.
Azat Dilanın kolunu tuttu."Dila'm" dedi fısıltı şeklinde.
Dila kolunu sertçe çekip "Pardon?" Dedi.
"Kolumu tutma haddini size kim veriyor?" Diyerek de devam etti.Azat karşısındaki kadının tepkisine şaşırmıştı. Hatırlıyor muydu, hatırlamıyor muydu?
"Dila ben Azat" dedi kendine gelemeyerek.
"Siz Deniz Haktanoğlu benimle resmiyetinizi bozmadan konuşursanız sevinirim. " diyerek yanından ayrıldı.Azat şoka uğramıştı. Mektupta dediği gibi Azatı silmişti Dila.
Bu gerçek Azatı çok büyük sarsmıştı.Aylar sonra birbirlerini görmeleri bir tesadüften ibaret olamazdı.
Dila her ne kadar sert bir duruş sergilese de eve gittiğinde hüngür hüngür ağlamış, sinir krizi geçirmişti.
Yaptırdığı yarım kanatlı kelebek dövmesine bakıp ondan güç aldığında banyoya gidip yüzünü yıkadı ve Esrayı aradı.
-Alo!
-Esra (titriyordu sesi)
-Dilam iyi misin?
-O burdaydı.
-Kim orda Dilam, güzelim ağlama anlat lütfen.
-Azat Deniz Haktanoğlu burdaydı Esra.Konuşmanın devamında Dila olayları anlatmıştı ve Esranın verdiği destekle kendine gelmişti.
Asuya gelemeyeceğini söyleyip dedesinin evine gitti.
Kapıyı açan yardımcıyla sofra başındaki dedesine sarıldı."Seni çok özledim dedecim." diyerek sofraya oturdu.
"Deli kız hangi rüzgar attı seni buraya?" Dedi Fikret Bey.
"İstersen geri gideyim o nasıl laf dede. Seni özledim geldim." dedi Dila da .
Keyifli bir yemekten sonra Dila evine döndü, dönerken de pastaneden çilekli pasta almayı unutmadı.
Ne zaman bir şeye canı sıkılsa çilekli tatlı yerdi. Bugün de aynısını yapmıştı.
Yediği tatlıyla film açtı ve izleyerek uykuya daldı.
vote istiyorum
KİTABI YORUMLAR MISINIZ?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
AĞANIN KADINI
Novela Juvenil'AĞANIN KADINI' isimli tek kitaptır. Telif hakkı sudecorns hesabına aittir. -Keşke dedim o an keşke benim gibi İstanbullu olsaydı belki o da beni isterdi. Korkuyorum, ben ki bütün Mardinin derdine çare bulan Azat Haktanoğlu bir kıza tekrar aşık ol...