Merabalarr nasılsınız bakalım?
Keyifli okumalar.
**********************************************
Finney ellerini sweatshirt'nün cebinden çıkarmayarak büyük kapıdan içeriye girdi. Bu gün hafta sonuydu, dolayısıyla bütün gününü Robin'e ayırma kararı almıştı. Tamam biraz garip gelebilirdi, sonuçta Robin belki de onu duymuyordu. Ama yinede mutlu oluyordu onun yanına gittiği zaman. Robin'in kaldığı odaya doğru gitti hızlı adımlarla, biran önce yanına gitmek istiyordu.
Odaya varınca kapıyı çalmadan içeriye girdi. Robin yine öylece yatıyordu, burukça gülümseyip kapıyı arkasından kapatarak dün yerleştirdiği koltuğa oturdu. Koltuk yerinden kıpırdamıştı, muhtemelen bayan Allerano veya Robin'in amcası gelmişti, onu her sabah ziyarete geliyorlardı.''Hey Robin.'' Robin'in ifadesiz suratına bakarak konuşmuştu Finney. ''Nasılsın?'' Bir kaç dakikalık sessizlikten sonra Finney kafasını tekrar eğerek yere baktı.
''Neden soruyorsam, istesen bile bana cevap veremezsin.'' Üzgün sesiyle fısıldadı Finney. O güne lanet ediyordu, Robin'in o adama kanıp o lanet kamyona yaklaştığı güne...
Bazen keşke Robin'in yerine kendisi ölseydi diye dua ediyordu , yada en azından Robin'le aynı kaderi yaşamayı. ''Sıkılıyor musun Robin?'' Kendini soru sormaktan alı koyamıyordu Finney. ''Eğer sıkılıyorsan merak etme, bu gün hep seninleyim.'' Çocuksu bir neşeyle konuştu Finney, gülümsediği için biraz büyük olan tavşan gözler önüne serilmişti.
Gülümsemesi yavaşça silindi, ama gözlerinde hala mutluluk vardı. Robin'in siyah saçlarını tekrar yüzünden çekti ve baktı, birkaç güne morluklardan eser kalmayacaktı. Saçlarını yüzüne geri koymak yerine tamamen yüzünden çekip yastığa koydu, saçları yüzünü kapatıyordu ve içerisi dışarıya göre sıcaktı.
''Hani bir film vardı ya...'' Finney bağdaş kurarken masum ve yumuşak sesiyle konuşuyordu ''Teksas Katliamı...'' Yerine yerleşip parmaklarıyla oynarken gülümseyerek konuştu. ''Eğer uyanırsan, seninle babamı bile umursamadan o filmi izlemeye gideceğim.'' kıkırdadı Finney, bu uyuyan birisini uyandırmak için kandırmaya benziyordu.
''Ve, eğer istersen... Ehm, şey ne bileyim her istediğini yaparım.'' Umutları tükeniyordu Finney'in. Ama hayır. Pes etmeyecekti, bunu ona Robin öğretmişti. Olana kadar peşinden git demişti ona, Finney'de bunu yapacaktı. Robin uyanana kadar pes etmeyecekti. Elleriyle oynamayı sürdürürken aklına onu deli gibi korkutan düşünce geçiyordu, ya Robin'de annesi gibi onu bırakırsa?
Gözlerinden yaş akmaya başlayınca silme gereği duymadı, Robin nede olsa bunları duymuyordu belkide. Ayaklarını indirip iki yana açarak dirseklerini baldırlarına koyarak eğildi, elleri boşluğa denk geliyordu. Kafası eğik olduğu için göz yaşları kirpiklerinden yanağına akmak yerine direkt olarak yere düşüyordu.
'Lütfen Robin... Biran önce uyan...' İçinden dua ederken tek düşündüğü buydu.
''Hey Finn, ne oldu?'' Finney anında kafasını kaldırdı. ona böyle seslenen iki kişiden birisi, sesini ezbere bildiği kişi .Evet, yanılmamıştı. Robin gözlerini açmış, ona bakıyordu. Az önce kapalı olan gözleri açık görmek Finney'i çok iyi hissettirmişti. ''Robin!'' Yerinden fırlayıp Robin'in dibinde bitmişti. ''İyi misin?!'' Robin onu bu telaşlı haline gülümsedi.
''İyiyim, merak etme.'' Finney buna pek emin olamamıştı. ''Sen burada bekle, ben doktoru çağıracağım.'' Robin Finney'in kolunu tuttu gidecekken ''Hayır, iyiyim Finn.'' ''Ama Robin-'' ''İyiyim dedim ya Finn''Finney endişeli bir biçimde baktıktan sonra ''En azından içim rahat etsin diye, lütfen.'' dedi masum bakışları ve sesiyle.
Robin iç çekip kolunu bıraktı, hala tam anlamıyla kendine gelmiş sayılmazdı. Işık gözlerini yakıyordu mesela, bütün vücudunu suya girmiş spagetti gibi hissediyordu. Onun dışında karnında güçlü bir ağrı hissetmeye başlamıştı, o pislik ona ne yapmıştı en son? Hatırlamak için beynini zorladı, en sonunda hatırladı. Onu bıçaklamıştı, defalarca, acımadan. Her şey üst kata çıktığı zaman olmuştu, o lanet adam onu elindeki kemerle karşılamıştı. Ama Robin kendini korumuştu. Aralarındaki arbededen sonra o pislik Robin daha ne olduğunu bile anlamadan önce onu defalarca bıçaklamıştı.
Daha sonra o anlık öfkeyle bütün gücüyle bodruma geri ittirmişti, tabi Robin o haliyle ve kafasına aldığı o kadar darbeden sonra ve itilme kuvvetiyle merdivenlerden yuvarlanmış ve kafasını çarpmıştı. Komaya girmesinin sebebi de zaten buydu.
Robin'i düşüncelerinden uyandıran içeriye giren doktor ve Finney olmuştu. Finney yine aynı bakışlarla ona bakarken doktor ona yaklaşarak muayyene etmeye başlamıştı. Yarım saatin sonunda muayyene bitmişti, her şey Normaldi. Finney derin bir nefes aldı, Tanrıya şükranlarını sunuyordu içinden. ''Anneme haber verdin mi Finn?''
Finney kafasını evet anlamında salladı, az önce hastane telefonundan aramıştı. Doktor Robin'e ağrı kesici verip gittiği zaman Finney Robin'e sıkıca sarıldı, gülümsüyordu.Ondan ayrılıp yerine oturduğu zaman Robin meraklı sesiyle ''Hey Finn, ne kadardır uyuyorum?'' dedi.Finney bir süre düşündü ''Hmmm sanırım kaçırıldığın günü de sayarsak,bir ay.'' Robin kafasını anladım anlamında salladı. Her şeyi hatırlıyordu, Bruce'u, Vance'i, Griffin'i, Billy'i, onunla sırayla konuşmalarını. Ve Finney'in o orospu çocuğunun boynunu kırışını, onunla gurur dyuyordu.
''Seninle gurur duyuyorum Finn.'' Finney anlamamış gibi baktı yüzüne ''O orospu çocuğunu öldürdün, hemde çıplak ellerinle!'' Robin Finney'e gururunu anlatırken Finney sadece gülümsüyordu, Robin'in uyanması ona bir rüya gibi geliyordu. Eğer bu bir rüyaysa, uyanmamayı diledi.
Kapı aniden açılınca ikisinin de gözleri oraya dönmüştü, Bayan Allerano ve Mike amca gelmişti. İkisinin de endişeli yüzleri telaşlı ve heyecanlı bir gülümsemeye dönüşürken Bayan Allerano hızla oğluna koşup kolları arasına aldı onu, daha sonra Mike amca da gelip onlara sarılmıştı.
''Robin chico estas bien!'' Bayan Allerano'nun sevinç dolu sesi odayı kaplarken Robin kollarını sıkıca onlara dolamıştı, yarasını acıtmayacak şekilde sarılmışlardı. ''Aquí está mi sobrino! Te dije que estarás bien!'' Mike amca neşeyle bağırdığı zaman bayan Allerano'nun ağzından hoş bir kıkırtı çıkmıştı.''Mamá, tío te extraño mucho!'' Robin boğuk çıkan sesiyle konuştuğu zaman ikisi de ondan ayrılıp yüzüne baktı.
''Te duele en alguna parte, hijo?'' bayan Allerano yatağa oturarak oğlunun çenesini iki parmağıyla tutarken endişeli bir sesle sormuştu. Robin kafasını iki yana salladı, siyah saçları her hareketinde savrulmuştu. ''Bien por ti hijo'' Robin amcasına bakarak gülümsedi, onları çok özlemişti.
''Mamá, dónde está finn?'' Robin kafasını uzatarak sormuştu. Finney'i görünce gülümsemiş ve ''Görüyorsun işte.'' Diyerek kıkırdamıştı, Finney'de ona katılarak gülmüştü. ''No tienes la menor idea de lo que estamos hablando, verdad?'' Mike amca Finey'e bakarak konuştuğu zaman Finney ona gitmesini söylediğini sanmıştı, o yüzden izin istedi.
''Ben gideyim efendim.'' Bayan Allerano ve Mike amca kafasını salladı, Robin ise anında yüzünü düşürürken ''Yine gel!'' Diye bağırmıştı. Finney gülümseyip tamam dedi ve odayı ter etti, Allerano ailesini yalnız bıraktı.
*******************************************
Bölüm sonuu
Sonunda Robie'miz gözlerini açtı çok şükür.
Ne düşünüyorsunuz bakalım?
Bu arada Mike amcanın adını ben uydurdum, gerçek adını bilmiyorum.
Adios
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A real man never leaves his ''Friend'' behind/Rinney
Fiksi Penggemar''Yaşıyor!'' Diye bağırdı adam binanın kapısında. ''Robin Allerano hala hayatta!'' -Rinney Wattpad'da sadece bir tane Rinney fici vardı, bende neden kendim yazmıyorum dedim. Finney x Robin sevmeyenler okumasın.