Ah Feride! Dilimin duası, gönlümün yarası Feride! Ciğerlerim yandı da külleri avuçlarıma döküldü sanki bugün. Öyle bir kalp ağrısı, öyle bir umutsuzluk ki, bilemezsin. Bir tarifi olsa keşke, anlatabilsem sana yaşadığım hüznün boyutunu. Bugün sevdamın imkansızlığı bir tokat gibi çarptı yüzüme. Hemde hiç ummadığım biri tarafından yüzleştirildim bu gerçekle. Hoş biliyordum zaten seninle aramızda koca bir uçurum olduğunu ama ahmak yanım yine de geleceğe dair hayaller kuruyordu içinde senin olduğun. Az evvel hayallerime koca bir kibrit çöpü atıldı. Alev alev yaktı yıktı ne varsa. Söndürmeye derman dahi bulamadım. Suna teyzem, benim anne yarım bildiğim, annem kadar kıymet verdiğim, saygı duyduğum kadın; meğer el alem dediğimiz o insanlar kadar hakir görüyormuş beni. Onun ağzından o sözleri duymak fokur fokur kaynayan bir kazanın içine dalıp çıkmak gibiydi. Öyle büyük bir hayal kırıklığı yaşıyorum ki, bunu hangi kelime anlatabilir bilmiyorum. Kelimelerin yetersiz kaldığı bir andayım. Kendince haklı ama biliyor musun? Kim yakıştırır ki dünyalar güzeli biricik kızını topal bir adamın yanına. Kızmamam lazım ona, kırılmamam lazım hatta, ama içimde bir yerde bir kemik çatlamış da göğsüme batıyor sanki. Bu hissi söküp atamıyorum göğsümden.
Ah benim güzeller güzeli yıldız çiçeğim; yalnız onun söyledikleri mi yaktı içimi sanırsın. Ya senin dediklerin... Onlar da harfi harfine hâlâ çınlıyor kulağımda. Bir vicdan yükünden öteye geçememişim meğer senin gözünde. Ben aptal gibi senli hayallerle uyuyup uyanırken sen meğer içinde bana ufacık bir yer dâhi vermemişsin. Halbuki o atkıyı getirip ellerime tutuşturduğunda, bana öyle içten, benim sana baktığım gibi baktığında çok başka şeyler düşünmüştüm. 'Ali be demiştim kendi kendime, senin sandığın kadar imkansız değildir belki de. Belki onun o küçük, güzel yüreği de sığdırmıştır seni içine' Ne büyük yanılgı, ne büyük ahmaklık değil mi?
İçimde bir heyelan ki, bilemezsin. Toz toprak, göz gözü görmüyor. Deli deli şeyler geçiyor aklımdan. Hoş aklım ne kadar başımda o da belli değil. Ben kendime bir yol çizmeye karar verdim Feride. Benim güzel Feride'm. Adın bir ömür göğsümde takılı bir madalya olarak kalacak ama hayatım bir başkasının yanında son bulacak. Bunu söylemek benim için nasıl ağır tahmin bile edemezsin. Ama bugün bir kez daha gördüm ki, bu garip Ali'nin mutluluk hayalleri kurmaya dâhi hakkı yok. En azından annem mutlu olsun, onun yüzü gülsün diye kendimi ömürlük bir ateşe atacağım.
Bir vakittir söz ettiği bir kız vardı. Her defasında daha söze başlamadan keserdim sözünü, tek laf etmesine izin vermezdim. Ama şimdi görüyorum ki, benim kendime çizmek istediğim yol koca koca taşlarla kaplı. Geçit yok. Elime el verecek bir can yok karşımda. Hâl böyle olduktan sonra varsın başkalarının çizdiği yol, yolum olsun. Ne fark eder ki bu saatten sonra. Sen olmadıktan sonra yanımda, kim olmuş, olmamış ne önemi var.
🍂
Kendimi toparlamaya çalışırken " burada ne yapıyorsun?" Diye sordu. Sesi kulağıma öyle yabancı geldi ki, sanki karşımda ki Ali değil de bir başkasıydı. Bakışlarım saklamaya çalıştığı parmağında takılı kalmıştı. İçimde bir ateş ki hiç sormayın. Bunca vakittir böyle bir yangın ile imtihan olmadım. Nefes almaya çalıştım da soluğum boğazımda koca bir düğüm oldu. Sorusuna cevap dâhi veremedim. Aklımdan türlü çeşit düşünce geçiyordu. Tebrik mi etmeliydim onu? Münasip olanı bunu yapmaktı öyle değil mi? Ama dilim nasıl savururdu o iki kelimelik cümleyi. Ne diyecektim hem, hayırlı olsun mu? İçim avaz avaz hayrını görmeyin diye bağırırken, bu sözü etmem iki yüzlülükten başka bir şey olmazdı ki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karşı Evin Penceresi
روحانياتKarşı ev denince kalbimi çarptıran bir sebep vardı. Karşı evin kapısı... Karşı evin balkonu... Karşı evin fertleri... Karşı evin penceresi...! Hatta ve hatta karşı evin çatısı... İçinde karşı ev sözcüğü geçen her cümle kalbimde heyelandı. Çünkü karş...