Sürprizli bir bölümle geldim. Bir önceki bölümde yazdıklarıma karşılık desteğini esirgemeyen herkese çok teşekkür ederim. O güzel kalplerinizden öperim. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Keyifle okuyun. En sevgiliye emanetsiniz.
🍂
Hani evvel zaman içinde diye başlar ya tüm masallar, öyle bir zamanda düştün aklıma. Masalları çok sevdiğim bir zamanda... O vakitler bilmezdim seni görünce sol yanımda neden bir hareketlenme olduğunu. Sonra sonra büyüdüm, büyüdüm, büyüdüm ve bir gün bir baktım ki içimde ki sen de benimle birlikte büyümüş. Hem de ne büyümek ama, bana bende bile yer bırakmamışsın. İçim dışım senle dolup taşmış. Ama sorsan şikayetçi miyim diye. Asla! Göğsümde sakladığım en güzel sır sensin. En güzel düşüm, en olmaz hayalim... İmkansızsın biliyorum. Ama ben seni imkansız olduğunu bile bile sevdim.
İçim sıkılıyor bazen. Göğsüme bir ağırlık oturuyor. Gel istiyorum öyle anlarda. Gel otur karşıma. Hiçbir şey söyleme, karşımda dur öylece. O kehribar rengi gözlerinle bak bana, tüm derdimi kederimi unutayım.
Bu garip Ali'nin garip gönlü senle dolduğundan beri dünya daha yaşanılası bir yer. Ama sen bunu hiçbir zaman bilmeyeceksin.
İyi uykular yıldız çiçeği. Rüyaların benle dolsun. En azından orada, imkansızlıkların yok olduğu düşler sokağında seninle olayım.
🍂
Hamza abim yemek boyunca masanın altından ayağımı dürtükledi. Tam karşımda oturuyordu. Peri ise yanımda ki sandalyede. Kendini zor tuttuğu belliydi ama yinede inat etmiş ve geldiğinden bu yana abimin yüzüne bir kez olsun bakmamıştı. Abimse karşımda alenen kıvranıyordu. Ayağı ayağıma her çarptığında bakışlarım sorgular biçimde yüzüne dönüyordu. Kaş göz işaretleri ile yanımı gösterip, Peri'nin ona bakmasını sağlamam adına bir takım garip hareketler sergiliyordu. Bense her defasında anlamazdan gelip yemeğime devam ediyordum. Beni Ali'nin önünde mahcup ettiği için daha çok sürünecekti.
Yemek bitmeye yakın Önder amca bana döndü ve " fotoğraf makinen yanında mı kızım" diye sordu. Başımı olumsuz anlamda salladım ve " hayır Önder amca, getirmedim. Neden sordun?" Diye sordum. Arkasına yaslandı. " Uzun zamandır böyle hep birlikte toplanmıyorduk. Birkaç hatıra fotoğrafı çekerdik diye düşünmüştüm. Malum yaşlandık artık. Bugün varız yarın yokuz." Dedi. " Allah hayırlı, uzun ömürler versin. Demeyin öyle" diye karşılık verdim. " Amin kızım amin de, yaş kemale erdi biliyorsunuz. Bir ayağımız çukurda artık." Topu topu elli yaşındaydı. Ama sanki yetmişini devirmiş dedeler gibi konuşuyordu. Son dediğine karşılık birşey söylemedim. " tamam" dedim. " Mutfağı toplayalım, gider alırım evden makineyi"
Onlar oturma bölümüne geçince biz de Peri ile çabucak sofrayı topladık. O bulaşıkları geçirirken ben fotoğraf makinemi almak için eve geçeceğimi söyleyip mutfaktan çıktım. Dış kapıyı kapattığım sırada basamakların dibinde bir gölge gördüm. Bir anlık boş bulunmayla irkildiğimi belli eden bir ses çıkardım. Elinde yine o meretten vardı. Turuncu ışığı hemen gözüme çarpmıştı.
" Afedersin. Korkuttum mu?" Dedi.
"Az evvel korkmuştum ama şuan hissettiğim çok başka" diyemedim. " Yok" dedim.
" Öyle bir an boş bulundum."
Kafasını salladı. " Eve mi?" Dedi.
" Eve. Makineyi almaya" dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karşı Evin Penceresi
SpiritualKarşı ev denince kalbimi çarptıran bir sebep vardı. Karşı evin kapısı... Karşı evin balkonu... Karşı evin fertleri... Karşı evin penceresi...! Hatta ve hatta karşı evin çatısı... İçinde karşı ev sözcüğü geçen her cümle kalbimde heyelandı. Çünkü karş...