İki aile her bayram olduğu gibi kalabalık masanın etrafına dizilmiştik. Yıllar içinde gelenek haline getirdiğimiz bu ritüel artık bizim için bir vazgeçilmezdi. Her bayram, ilk günü akrabalarla geçirir ikinci günün sabahı ise Ayfer teyzelerde kahvaltı için toplanırdık. Önder amca yaşça babamdan biraz büyük olduğu için bunun daha münasip olacağı kararını aldıklarında sanıyorum ki biz henüz çocuk yaştaydık. Çünkü kendimi bildim bileli bayramın ikinci gününü bu evin mutfağında ve yemek odasında geçiriyordum. Bu durumdan şikayetçi miydim peki? Asla! Peri' nin en yakın arkadaşım olması bir yana abisi olacak kişi de bir vakittir sol yanıma en yakın olan kişiydi. O yüzden bu evde olmak, onun yamacında dolanmak eskisinden daha kıymetliydi benim için.
Kefken'den döneli bir hafta kadar olmuştu. O gün Ömer abim beni almaya geldiğinde anneannem ve dedemi bizimle gelmeye güçlükle ikna etmiştik. İlk defa bir bayramı tüm aile bir arada geçirme fırsatımız oldu desem yeridir. Dayım işleri dolayısıyla Kefken'e yılda bir kez ancak gidebiliyordu. Ama bu bayram ne yapıp edip işlerini bayramın ilk günü bizimle olabilecek şekilde ayarlamayı başarmıştı. Tabi buna en çok sevinen anneannemler oldu. Biricik oğullarını doya doya görme fırsatı yakaladıkları için bu bayram onlar için gerçek anlamda bir bayram olmuştu. Teyzem ve kızları da öğlen saatlerinde bize katılınca bu sevinç iki katına çıkmıştı. Bende uzun vakittir görmediğim kuzenlerimle bolca hasret gidermiş, okul ve özel hayatları hakkında bilmediğim bir çok şeyi öğrenmiştim. Tabi bu döngüde söz bir şekilde dönüp dolaşıp benim kalbime de gelmişti. " Senin kalbin hâlâ boş mu" sorusuna ilk kez " dolu, hem de dopdolu" cevabını vermiştim ve bu cevabı vermiş olmanın garip rahatlığı içindeydim. Kalbimi ele geçiren kişinin adını ise almayı başaramamışlardı. O bir süre daha bende saklı kalacaktı. Henüz her şey o kadar taze ve o kadar belirsizdi ki, bir şeyler tam anlamıyla şekil almadan kimse tek kelime duysun, bilsin istemiyordum.
Ali'nin o hastane odasında ona bırakılan mektubu nasıl heyecanla okuduğu, sonrasında mutlulukla nasıl şakıdığı dün gibi aklımda. Eğer Ayfer teyze tam da o anda içeriye girmiş olmasaydı söylediklerini anlayabilmek için o mektubu elinden alıp okuyacaktım, ancak Ayfer teyzenin gelişi ile birlikte o şerefe nail olamamıştım. Sonrası ise çok hızlı gelişmişti. Abim o günün akşamı yaklaşan bayram hazırlığı için beni almaya gelmişti ve ben Ali'yi bir veda dahi edemeden o şehirde bırakıp gelmek zorunda kalmıştım. Neyse ki bayram dolayısıyla tedavisine kısa bir mola verilmişti de evvelsi gün sabah saatlerinde yeniden topraklarıma ayak basmıştı. Onu karşı pencerede gördüğümde kalbim deli gibi çarpmaya başladı. Özlem ne menem bir duyguydu o an anlamıştım. Onu yeniden orada, gözümün gördüğü, gönlümün araladığı pencere önünde görmek burnumun direğini sızlatmış, gözlerimin dolmasına neden olmuştu. Sanki o yıllardır gurbetteydi ben ise onun hasretinde... Öyle bir kavuşma hissiydi içimde ki.
Peri, Nazlı denen o kızın başka birisi için Ali'yi terk ettiğini söylemişti. Başka zaman olsaydı, yani Ali'nin günlüğünü okumamış olsaydım ve o mektuptan sonra ne kadar mutlu olduğuna şahit olmamış olsaydım ona çok kızar, hatta Ali'yi yüz üstü bıraktığı için ondan ölümüne nefret ederdim. Ama Peri tüm olan biteni anlattığında içimde o kıza karşı kocaman bir minnet hissettim. Yolumuzdan çekilerek ve bunu bilmese de tam zamanında yaparak bize ne büyük bir iyilik yaptığından haberi dâhi yoktu. Zira bu saatten sonra ne ben öğrendiklerimi yok sayabilirdim ne de şu sıralar deli bir fişek gibi dolanan Ali'yi durdurabilirdim.
🍂
Bayram sabahı çok istesem de onu görmek nasip olmamıştı. Bayram namazının ardından akraba ziyareti için karşıya geçmişlerdi. Bizim ise anneannem ve dedemin gelişinden ötürü kapımızın zili susmak bilmedi.
Günü bu yoğunlukta geçirdikten sonra nihayet gece yarısına yakın bir vakitte odamın sakinliğine sığınma fırsatı bulabilmiştim. Dayım öğleden sonra gelen önemli bir telefon yüzünden yanımızdan ayrılmıştı ancak teyzem ve kızlarla uzun saatler vakit geçirme imkânımız olmuştu. Sonrasında ise anneannemlerin bizde olduğunu duyan tüm konu komşu sırasıyla kapımızı çalmıştı. Günümün büyük bir kısmı ikram yapmakla ve yemek hazırlığı ile geçtiği için tüm kemiklerim sızlıyordu. Bilhassa ayak tabanlarım biraz olsun dinlenebilmek umuduyla titriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karşı Evin Penceresi
EspiritualKarşı ev denince kalbimi çarptıran bir sebep vardı. Karşı evin kapısı... Karşı evin balkonu... Karşı evin fertleri... Karşı evin penceresi...! Hatta ve hatta karşı evin çatısı... İçinde karşı ev sözcüğü geçen her cümle kalbimde heyelandı. Çünkü karş...