Elli Bir Kez Bayılmak

52 4 0
                                    

Size bir tavsiye bayıldığınızda yerden çok yüksekte olmamaya dikkat edin özellikle de cüsseli biriyseniz.
Evet, Umut sandalyenin arkasına yaslanarak bayılmış olabilir ama ben o kadar şanslı değildim. Yani bayılmam en fazla 2 dakka sürmüştür çünkü acıyla ayılıp etrafıma baktığımda Dumbledore hala anneannemin karşısında dikili bir şekilde duruyordu ama fark ettiğim kadarıyla elinde Hogwarts mühürlü mektuplar tutuyordu.
Tamam her şeyi, büyücü olmayı, Dumbledore'un evimize gelmesini geçtim. Şu anda sorguladığım tek şey var:
BEN NEDEN HALA YERDEYİM!
İnsan bi torununu yerden kaldırır ya!
Neyse şu anda olay farklı. Profesör Dumbledore odanın ortasında ama ben daha elini bile öpmedim. Artık nası beyin felci geçirdiysem. Benden beklenmeyecek bir hızda ayağa kalktım ve Dumbledore'un eline davrandım. Öptüm başıma koydum, bunu hangi cesaretle yaptım bilmiyorum.

Ferzan
-Hoşgeldiniz efendim. Bir soğuk ayranımızı içmez miydiniz? Aslında size limon şerbeti ikram ederdim ama evde limon kalmamış ama isterseniz hem-

"Petrificus Totalus"

Anneanne
-Az motorun soğusun. Anladık Albus Dumbledore gelmiş. Yeter! Ve sen Albus ne cürretle buraya gelirsin? En son geldiğinde omuzlarıma yeterince yük yüklemiştin. Sana dediğim gibi Türkiye'de büyücü kanı taşıyan ailelerin hepsinin çocukları Muggle.

Dumbledore
-Ah, öyle mi? Bense buraya tamı tamına dokuz tane büyücü kanı taşıyan çocuk için gelmiştim. Hatta bunlardan iki tanesi muggle doğumlu. Ve bunlardan birinin de kim olduğu biliyorsun.

Hay babağın düşmanları...
Ben miyim lan o?!

Anneannem bana döndü. Bana her zaman yaptığı gibi "Ne yapcam ben bu kızla... " şeklinde gibi değil de sanki bana acıyormuş, benim için üzülmüyormuş gibi bakıyordu. Elinin bir hareketiyle beni havalandırarak odama götürdü. Ben ne olacağını merak ederken ardımdan Umut'u aynı şekilde getirdi. Ardından beni çözdü, tam onu soru yağmuruna tutacakken elinin tek bir hareketiyle gözlerim kapanmaya ve kendimi hareket edemeyecek kadar yorgun hissetmeye başladım. Gözlerim kararırken bu sefer koltuktan yuvarlandım ama bu sefer uyanamadım.

***

Gözlerimi açtığımda - daha doğrusu açamaya çalıştığımda - hala kendimi çok bitkin hissediyordum. Anneannemin bana yaptıkların öğretmenin ve belin konuşurken sınıftan çıkarılmak gibi bir şey değildi. Daha çok sanki ailen tam biriktirdikleri paranın ne kadar olduğunu söyleyecekken çocuğun içeri oyun oynamaya gitmesini söylemek gibi bir şeydi, sanki büyük bir sır saklıyor gibi, zorla olan bir şeydi. Kendimi zorlayarak aşağı indim ve salon kapısının kenarından izlemeye başladım.

Dumbledore
-Onu korumak istemeni anlıyorum ama bazen korumayı istediğimiz kişilere en çok biz zarar veririz. Ferzan'ın öz torunun olmadığının sen de farkındasın. Onlar Ferzan'ı evlatlık almıştı ve gerçek ailesinin kim olduğunu hiçbir zaman bulamadılar.

Anneannem
-Bunu ben de biliyorum Albus. (gözlerini devirerek)

Dumbledore
-Ama iki hafta önce bir Ölüm Yiyen den aldığım anı şişesiyle bunu çözebiliriz. Voldemort'un en önemli anısı:
James ve Lily Potter'ın hayatını kaybettiği ama Harry'nin mucizevi bir biçimde hayatta kaldığı o gece. Açıkçası bunu almak bir hayli zordu. Neyse ki Narcissa Malfoy çok zarar görmedi, bu Draco için zor olurdu.

Tamam, sakin olmam gerekiyor. Bir bakalım:
Annem ve babam beni evlatlık almış, anneannemin bundan haberi varmış ve bana 7 yıl boyunca söylememiş, Dumbledore benim büyücü olduğumu söylemek için gelmiş ve birazdan gerçek ailem açıklanacak.
Tüm bunlar göz önüne alındığında benim içeri dalmam ve bağırıp çağırmam çok mantıklı fakat anneanneme - yani üvey anneanneme - kızamıyordum. Bunca sene boyunca bana bakmış birine nasıl kızabilirdim ki. Fakat anlayamadığım şey ise bunun ''o gece'' ile ne alakası vardı.

Aklımda deli sorular...

Biraz düşündükten ne yapacağıma karar verdim, yavaşça içeri girecek anneanneme kızgın olmadığımı söyleyecek, benden sakladıkları her şeyi öğrenmek isteyecek ardından ailemin kim olduğunu öğrenerek mutlu bir sonla bitirecektim. Tam elimi kapı koluna atmıştım ki ya her şeyi öğrenmeme izin vermezlerse, ya hafızamı silerse o zaman ne yapacaktım (Bak içime bir kurt düştü şimdi.) Aslında anladığım kadarıyla Dumbledore benden saklanan şeyleri saklamanın mantıksız olduğunun farkındaydı fakat anneannem pek öyle görünmüyordu. Ayrıca ne kadar kabul etmek istemesem de zaten şu ana kadar benden saklanan gerçekler Harry Potter filmlerinin dublajlı olanlarında altyazılı olanlara kıyasla silinmiş çok güzel sahneler olduğunu fark ettiğim zamanki gibi duygular yaşatmıştı. Şaşkınlık, öfke, kırgınlık.

Birkaç makro salise içinde düşünerek girmemeye karar verdim. Anıda olanlara göre Allah ne verdiyse hareket ederdim artık. Birkaç saniyelik sessizlikten sonra kapının arasından tekrar baktığımda Dumbledore'un elindeki şişeye dikkatle baktığını gördüm. Nerden ortaya çıktığını bilmediğim düşseline bakan anneannemse düşünceliydi. Dumbledore arkası dönük olan anneanneme şişeyi uzatırken gözlerinin bir anlık bana doğru döndüğünü gördüm. Neyse ki bana gülümsüyordu, korku dolu nefesimi yavaşça dışarı verirken anneannemin anıyı düşseline döktüğünü fark ettim.

Anneannem
-Acele edelim Albus, Ferzan'a daha fazla yalan söylemek ve bahane bulmak istemiyorum.

Dumbledore
-Bayanlar önden.

Anneannem derin bir nefes aldı ve düşseline daldı. Ben ona bir şey olmamasını dilerken Profesör Dumbledore tek bir hareketle bana el salladıktan sonra kendisi de düşseline daldı. Rahatlayarak ayağa kalktım ve ne yapmam gerektiğini düşünmeye başladım. Akşam akşam kiminle konuşcaktım ki. Berra ya anlatamazdım inanmaz, anlayamazdı. Beren akşam yemeğine gitti, Buğra hasta, Umut... Anaaaa, Umut.

Koşa koşa üst kata çıktım ve odama girdim. Allah seni bildiği gibi yapsın Umut, horlaya horlaya uyuyan Umut'u ayağımla dürttüm. Tabi bizim Umut öyle iki dürtmeyle uyanır mı?! Ellerimi iki yana açıp ''Allah'ım sen beni affet yarabbim.'' diye duamı ettikten sonra yerde yatan Umut'a doğru eğildim ve hohladım. Şimdi, bi konuda anlaşalım turşu suyu ağır bir kokudur. Daha önce denemememe rağmen işe yarayacağına emindim. İlk hohlamamla aniden öğürerek yana dönmesi bir oldu. Ben ne kadar tuhaf bir durumda olsam da o sırada kahkaha atmadan duramadım. Umut sonunda öksürmesini durdurup bana döndü.

Umut
-Napıyosun kızım sen, bi insan böyle uyandırılır mı lan!

O anda ne yapmak için onu uyandırdığımı hatırladım. Yüzüm düştü ve koltuğa çöktüm.
Umut olduğu yerde oturduktan sonra bana döndü ve bacağımı cimcikledi.

Umut
-Ben yerde oturuyorsam sen de yerde oturacaksın. Şişt, sorun ne?

Ferzan
-Evlatlık olduğumu biliyor muydun?

Umut
-Bunu sen şimdi öğrendiysen ben nasıl bilebilirim?

Ferzan
-Of ya! Şimdi beni dikkatle dinle, bunu hızlıca ve tek bir kez anlatıcam.

Ardından o bayıldığından beri olan her şeyi ona anlattım. Hikayeyi bitirene kadar şekilden şekile girdi, en son lafımı bitirdiğimde yerde uzanmış elleri kafasının altında havada bacak bacak üstüne atmıştı. Derin bir nefes alıp bacaklarını indirip doğruldu. Ne diyeceğini merakla bekliyordum.

Umut
-Bak ilk olarak bu bir şakaysa çok inandırıcı, ikinci olarak sence sen Potter ların çocuğu olabilir misin?

Ferzan
-Ama... Yani öyle olsa... Ben...

Umut
-Bak hatırlıyor musun, seninle fotoğraf çekindiğimiz de sana Harry Potter'ın kız hali olduğunu söylerdik.

Derin bir nefes aldı.

Umut
-Ya bu gerçekse, ya sen herkesin hafızalarından silinmiş bir çocuksan?

Ferzan
-İyi de Harry Potter eğer gerçekse şu anda neredeyse 40 yaşındadır.

Umut
-Bilmiyorum Ferzan ama eğer öyleysen büyük ihtimalle hikayeyi değiştireceğiz.

Dolaptaki Kız [Harry Potter]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin