Beklenen Mektup

118 4 0
                                    

"Anneanne kitabımı bulamıyorum!". Salona gittiğimde anneannem elinde Harry Potter ve Felsefe Taşı kitabı ile bir mektup tutuyordu. O kadar düşünceliydi ki benim dediğim şeyi bile duymamıştı. Gözleri kitabın ilk sayfası ile mektup arasında gidip geliyordu. Zarf eski sarı kağıttandı, belli ki anneannem yine eski eşyalarını karıştırmıştı. Ama neden öbür elinde kitabım vardı ve sürekli ona bakıyordu. Bağırarak içeri girdim.

 Ferzan
-Kız, anneanne ne bu hal! 

Anneannem aniden gerçek dünyaya dönerek elindekileri arkasına tıkıştırdı.

Anneannem
-Aman ne uluyon kız köpek gibi?

Ferzan
-Ama anneanne olmuyo böyle köpek möpek. Kalbimi kırıyorsun, hem sen bana söyleseydin ben sana verirdim okuman için, gizli gizli almana gerek yoktu ki. 

Anneannem
-Al kız şu kitabını.

Umursamadan salondan çıkarak odama gittim. Biraz ilgisini çeksin, ben onu 67 yaşındaki ilk potterhead yapacaktım. Kdndkdkdjdnmdm. Hayal etmesi bile komik lan, alnında kırmızı kalemle yapılmış bir yara izi olan elinde dal parçasıyla etrafta expelliarmus diye koşan bir teyze. Kdkdndkkdndkdm. Bir anda içimden değil dışımdan gülmeye başladım. Yerde yuvarlanarak kahkahalar atıyordum. 

İlginç bir bilgi: Ortaokula geçmek için heyecanlı bir Ferzan günde en az 27 kez güler, çoğu gülmenin önüne hemen geçilse de bazı kahkahalar 20 dakika boyunca sürebilir.

Ben böyle gülerken 10 dakika geçmişti, aslında daha gülmeye devam ederdim ama bizimkiler gelmişti ve geçen sefer kriz geçirdiğimi sanarak ambulansı aramışlardı. Hayır, kötü olan evde bir yaşlı kadın da var, maazallah kadının kalbine falan bir şey olur. Önce içeri korkan bakışlarla Berra girdi, ardından Beren ve Umut geldi yanıma, ben yerde yatarak gülmemi bastırmak için bir elimle ağzımı kapatıp öbür elimle karnımı tutarken gülmemeye çalışıyordum fakat bu Berra'nın kafasında kocaman kırmızı bir leke varken biraz zor oluyordu. En sonunda dudağımı kanatacak kadar ısırdıktan sonra gülmemi durdurabilmiştim. Ben gülmemi durdururken onlar çoktan koltuğa oturmuştu. Yüz ifademi hızlıca değiştirip bağırdım.

Ferzan
-İnin lan koltuğumdan! Ben yerde oturuyorsam siz de yerde oturacaksınız. 

Berra
-Aman, tamam be yemedik koltuğunu. 

Ferzan
-E Buğra' dan naber? Ve alnının hali ne Bera? 

Gülme Ferzan, gülme. Biraz daha dayan.

Berra
-Bana Bera deme ayrıca biraz daha dudaklarını birbirine bastırırsan bir daha açamayacaksın. Hadi anır da bitsin şu iş. 

Daha cümlesini bitirir bitirmez ben gülmeye başlamıştım. Birkaç saniye sonra Beren ve Umut'da bana katılmıştı. Sonunda gülmemiz bittiğinde Berra yeter di mi bakışı attı.

Berra
-Bu zeki arkadaşlar alnına en az bir kere yara izi çizmeden potterhead olamazsın dediler. E ben de çizdim, sonra olmadı deyip sildiler ama sonra yaptıklarına da olmadı deyince silip silip bu hale getirdiler. 

Umut
-Ya biraz dalga geçelim dedik-

Berra 
-Ama boka çevirdiniz. 

Ferzan 
-Ama ben hala sorumun cevabını alamadım. 

Umut
-Ne olacak, mal işte. 

Ferzan 
-Onu biliyorum, ben kolunu sordum. 

Umut
-Ne olsun işte geçen gün çorabının tekini asasını sallayarak arıyormuş, annesi kolunu yoruyorsun diye kızıp asasını kutusuna koyup kilitli dolaba kaldırmış. 

Buğra'nın annesini hepimiz iyi tanırdık söz konusu olan oğlu olunca gözü hiçbir şey görmezdi. Onun sayesinde kim bilir kaç tane müdür azarından yırtmıştık. O yüzden hakkını ödeyemezdik. Bir süre daha konuşup Berra'yı test ettikten sonra anneannemin çağırmasıyla sofraya geçtik. Kuru fasulye ve pilava ağzımız sulu sulu baktık.

Berra
-O zaman ben eve gideyim artık. 

Anneannem
-Olur mu öyle şey evladım, gel otur şöyle. 

Berra
-Yok saat de zaten geç oldu. Hiç kalkmayın ben kendim giderim. 

Beren
-E ben de kaçam o zaman anam bekler. Borcun olsun Necla Sultan.

Berra ve Beren'in  kapıyı kapatışını duyduktan sonra Umut'la ben masaya oturarak turşu tabağını önümüze çektik ve kaşıklarımızı elimize aldık. Anneannem mutfaktan getirdiği iki su bardağını önümüze koyduğunda önce içindeki turşu suyuna ardından Umut'la birbirimize baktık. 

Anneannem
-3. 

Umut
-Bittin sen kızım.

Anneannem 
-2. 

Ferzan
-Onu birazdan göreceğiz.

Anneannem
-1.

Ellerimiz karşımızdaki bardakları kavramıştı.

Anneannem
-Fondip!

İkimiz de büyük bir hızla bardakları kafamıza diktik. Acılığından gözlerim sulanmıştı ama bu sefer o kazak benimdi.

Umut&Ferzan
-Bitti!

Anneannem
-Ne diyim ikiniz de aynı anda bitirdiniz. Bu sefer ikinize de öreceğim ne yapayım.

Birbirimize zafer ile acı dolu bir bakış attıktan sonra arkamıza yaslandık. Biz böyle can çekişirken anneannem tam ayağa kalkıp yemekleri koyacaktı ki hepimizin duyduğu kırbacı andıran sesle o da arkasını döndü.

Umut
-Galiba turşu suyu kafa yaptı çünkü ben şu anda Dumbledore'u o harika mor cüppesiyle görüyorum.

...
-Ah iltifatınız için teşekkür ederim Bay Güven.

Ferzan
-Ben de sesini duyuyom lan... Bi dakka ya noluyo?!

İkimizde arkamızı döndüğümüzde salonun tam ortasında şu ünlü mor cüppesiyle duran Dumbledore'u görmüştük. Birkaç kez gözlerimi ovuşturduğumda hala orada olduğunu fark ettim. Acaba şizofrendim de benim mi bilmiyordum. Korkuyla önüme döndüğümde Umut da beni taklit etmişti. Korku dolu gözlerle birbirimize bakarken anneannem yüzünde daha önce görmediğim bir ciddiyetle arkamızda Dumbledore'un olduğunu düşündüğüm yere bakıyordu.

Ben endişeyle ne yapacağını merak ederken boynundan ucunda serçe parmak büyüklüğünde anahtarın asılı olduğu bir kolye çıkarttı. Ardından hep kilitli olan ve içinde ne olduğunu sorgulamayı uzun zaman önce bıraktığımız çıkış kapısının yanındaki duvarda asılı olan küçük dolaba yaklaştı. Şaşkın bakışlarla onu izlerken boynundaki anahtarla dolabı açtı ve içinden asaya benzer bir şey çıkarttı. Tövbe bismillah asamı lan o!

Korkuyla anneanneme bakarken o asasını Dumbledore'a doğrultmuştu. Dumbledore her zamanki sakin adımlarıyla yemek masasının yanına, anneannemin karşısına geçti.

Dumbledore
-Bayan Karaağaç sizi tebrik ederim. Hala güzelliğinizden bir gram eksilmemiş hatta artmış bile.

Anneannem
-İltifatın için teşekkür ediyorum Dumbledore ama bu kadar yolu bunun için geldiğini düşünmüyorum.

Dumbledore
-Ah, hayır. Buraya gelmemdeki asıl amaç Türkiye' de bulunan büyücü kanı taşıyan son 4 kişiye mektuplarını ulaştırmak. Mektupların sahipleri; Berra Okur, Buğra Öztürk, Umut Güven ve Ferzan Karaağaç.

Son duyduğum kendi ismimle aptal aptal sırıtmaya başladığımda yanımdaki sandalyede bayılmış olan Umut'u gördüm. En azından uyandığımda Umut'un benimle dalga geçmeye çalışamayacağı ile ilgili düşüncemle kendimi karanlığa bıraktım. 

Dolaptaki Kız [Harry Potter]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin