Stresle Başa Çıkmaya Çalışırken Biiiiz 📸

20 3 0
                                    

Gideceğim büyü okulunun müdürü olduğunu öğrendiğim Profesör Dumbledore adlı amcayla salonda oturmuş büyü işini konuşuyorduk... Böyle deyince de çok tuhaf oldu ama başka ne denir ki.

Umut
-Peki neden Türkiye'de bir cadılık ve büyücülük okulu yok? Yanlış anlamayın şikayet ettiğimden değil, sonuçta yurtdışına çıkmak her zaman yapabileceğimiz bir şey değil.

Anneanne
-Türkiye'de sihir çok az rastlanan bir şey. Olmaması normal. En son kalan safkan çocuklarda sizsiniz. Muggle doğumluları bilemem tabi.

Dumbledore
-Bu sene maalesef sadece bir Türk Muggle doğumlu Hogwarts mektubu aldı. Fakat onun da ebeveynleri geri çevirdi. Bu yüzden bu sene Hogwarts'a sadece sizler gidiyorsunuz Türkiye'den.

Buğra
-Peki ne zaman gidiyoruz?

Gülten Teyze (Buğra'nın Annesi)
-Ya ama ben hiç emin değilim.

Ferzan
-Gülten teyze en kötü ne olabilir. Zaten sihir değil mi? Geri düzeltilir.

Gülten teyze ne olduğunu anlamadığım korkan ve acıyan bi ifade karışımıyla bana baktı.

Elif Teyze (Umut'un Annesi)
-Parayı ayarladığımızda gideriz. Daha uçak bileti bile almadık. Sonrasında bunun Diagon Yolu, Gringots'u binbir türlü şeyi var.

Ümit Amca (Beren'in Babası)
-Ya kuzen sen dert etme ya. En kötü uç uç tozuyla gideriz.

Esma Teyze (Beren'in Annesi)
-Ümit...

Ne olduğunu anlamamıştık. Ama bir anda bizim dışımızda herkes ciddileşti.

Esma Teyze (Beren'in Annesi)
-Bazen... Anne baba büyücü olsa da çocukları bu güce sahip olmayabiliyor. Tabi ki bu kötü bir şey değil. Kofti ler yani bu güce sahip olmayıp büyücü anne babaya sahip olanlar da her zaman büyü dünyasında kendine yer bulabilir. Sadece diğer cadı ve büyücülerin yapabildiği bazı şeyleri yapamaz.

Ferzan
-Anlamadım. Şu anda ne hakkında konuşuyoruz? Yani ne anlama geliyor nu konuşma?

Beren
-Aramızdan birinin Hogwarts'a gidemeyeceği anlamasına geliyor.

Buğra
-Kim?!

Umut başını Beren'e çevirdi. Herkes bu soruyu sormanın gereksiz olduğunu biliyordu. Beren'in gözleri dolarken ona ilk sarılan ben oldum. Beren de bana sarılarak ağlamaya başladı. Herkeste bir yas hali vardı. Sihir gibi muhteşem bir şeyin varlığını bilip yapamamak... O hayal kırıklığı ve üzüntüyü hayal bile edemezdim.

***

Deniz ve Onur Amca bavullarımızı alıp geldiğinde çok heyecanlanmıştık. Hogwarts'a gideceğimizi öğrendiğimizde beri 2 gün geçmişti. Beren en yakın ve en eski arkadaşlarımdan biriydi. Onun bizimle gelmeyecek olması çok büyük bir üzüntüyü bizim için. Fakat Beren aynı zamanda güçlü bir kızdı. Ne kadar üzülse de kabullenmişti kofti olduğunu ya da bize öyle geliyordu.

Zaman mekan kavramını bükeceğimizden dolayı o döneme uyum sağlamamız lazımdı. Bu da ağır ve eski tarz bavullar kullanmamızı gerektiriyordu. Şimdi yalan söyleyemem bu beni gıdım rahatsız etmedi, bence çok hoşları. Asıl sıkıntıyı bavulları taşıttığımız oğlanlar ve babalar çekiyordu. Kendimiz de çok rahat taşırdık ama naparsınız işte o gün bi kollarımızın ağrıyası tuttu. 2 günümüz sabahtan akşama kadar yetişkinleri sorguya çekmek ve bavul hazırlamak ile geçmişti. Sihir Dünyası hakkında çoğu şeyi öğrenmiştik. Ama asıl zor olay kimseye bulunduğumuz zaman dilimi hakkında bir şey söylememekti. Zaten Hogwarts'ta Muggle cihazları çalışmıyordu. Ama ilk senemiz olduğu için hepimiz çok gergindik. 

Ben, Umut ve anneannem dışında herkes daha önce uçağa binmişti. Uzun tartışmaların sonunda Beren'in de bizimle gelmesi kararlaştırıldı. Havaalanına üç arabayla vardığımızda zaten tüm ilgi bizim üstümüze çekilmişti. Bi de üstüne 20 sene öncesinden kalma eşyalar taşıyınca zaten garip aile damgasını yemiştik. 

Elif teyze ve Esma teyze herkesin pasaportlarını toplamış biletleri almaya gitmişlerdi (Normalde aylarca sürecek süreç iki günde hallolmuştu. Büyü işte.). Anneannem bir kaza çıkmasın diye lavaboya gitmişti. Gülten teyze Buğra'ya öğüt vermeye başlamıştı. Ki Buğra her yaz yurtdışına çıkan biri asıl öğüt verilmesi gereken ben ve Umut'tu. Onur ve Deniz amca bagaj arabalarının parasını pazarlık ederek ödemeye çalışırken Ahmet amca bavullarımızı meraklı gözlerden uzak tutmaya çalışırken hepsini deviren Deniz amcaya ''tam bir hayal kırıklığı'' bakışı atıyordu. Beren ve Berra kendi aralarında konuşurken ben Umut'un kolunu koparmak üzereydim.

Umut
-Ferzan.

Ferzan
-Hı?

Umut
-Canımı acıtıyorsun!

Ferzan
-Napıyım? Gerginim.

Umut
-Gergin olan insan bacağını sallar, tırnaklarını yer. Sen hayat öfkeni benim kolumu sinir topu olarak kullanıp çıkartıyor gibisin daha çok.

Ferzan
-Senin gibi pantolonumu mu yırtayım?

Umut
-Ben öyle bir şey yapmadım ki.

Ferzan
-Sağ bacağına bak şuursuz.

Umut dizinin köşesinden başlayıp pantolonun modeli öğleymiş gibi gösterecek kadar yırtmıştı. Fark eder etmez kolunu benden kurtarıp iki eliyle örtmeye çalıştı.

Umut
-Gerizekalı, madem görüyorsun niye söylemiyorsun?!

Ferzan
-Ne biliyim. Pantolonun modeli mi sen mi yaptın anlayamadım ki. 

Umut bir yandan pantolonunu tutup bir yandan da babasıyla Ahmet amcanın yanına gitti. Tam ne konuştuklarını duyamasam da Umut'un bavulundan yeni bir pantolon almak istediğini düşündüm. Çünkü Ahmet amca üst üste dizdikleri bavullara göz gezdirip de Umut'un bavulunun en alttaki olduğunu görünce pes edip benim yanıma geldi.

Ahmet Amca (Berra'nın Babası)
-Gergin misin?

Ferzan
-Biraz.

Ahmet Amca
-Gerilmeni gerektirecek hiçbir şey yok. Sadece dört saat sürecek bir yolculuk. Sen fark etmeden zaman geçip bitecek.

Bir cevap beklermiş gibi bana baktı ama ben sadece tatmin olmadığım bu rahatlatma cümlelerine kafamı salladım. Ahmet amcanın arkasına baktığımda Umut'un Elif teyzenin eşine yani Umut'un babasına emanet ettiği çantanın içinde buldukları iğne iplikle pantolonu dikmeye çalıştıklarını gördüm. Bu konuda pek başarılı olmadıkları için işlerinin uzun süreceğini anlayıp Ahmet amcaya döndüm.

Ferzan
-Ahmet amca kolunu ödünç alabilir miyim?

Ahmet Amca
-Niye?

Ferzan
-Stresimi azaltıyor.

Ahmet Amca
-Al bakalım.

Ahmet amcanın koluna sarılacağımı falan düşündüğünü tahmin ediyorum. Çünkü kolunu yoğurmaya başladığımdaki acı ifadesi... Sözcüklerle anlatılamayacak kadar tuhaftı.

Dolaptaki Kız [Harry Potter]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin