Uçuş düşündüğüm kadar stresli değildi. Film izledim, yemek yedim, film izledim, yemek yedim, yemek yedim, film izledim derken zaman uçup geçmişti. Eeeee... Sonrasını hatırlamıyorum.
Uyuya kalmışım. E bavullar falan da olunca beni onların üstüne oturtup Sihirli Telefon Kulübesi'ne kadar getirmişler. Allah razı olsun. Ne diyim.
Ben hala yarı uyur yarı uyanık bi asansör gibi bir şeye bindiğimizi hatırlıyorum sonrasında zaten uyanık olmama çok gerek kalmadı. Kendime gelir gelmez bana dedikleri şey elimdeki anahtarı bırakmadan bi geçidin altından geçmemdi. Hayır bir de her yer bembeyaz bir şeyde göremeden öyle geçtim. Ben tam bu kadar kolay mı yani demek için ağzımı açmıştım ki... Böyle bi tövbebismillah oldum sonrasında da zaten. Sihir Bakanı amcanın ayakkabılarının benim sayemde eskisi kadar parlak olmadığını farkettim. Aynı şey uçakta üç tane peynirli sandviç yiyen Umut'un karşısında durma gafletinde bulunmuş Deniz amca için de geçerliydi.
Ama aramızdan en kötüsü uçakta altı kez tuvalete gitse de bir işe yaramadığını fark eden anneannemdi. Bizim dışımızdakiler (Sihir Bakanı amca ve Deniz amca dışında) de kötü hissetse de bizim kadar kötü olmamışlardı. Yeni kıyafetlerimizi giyip kim olduklarını anlamadığım elli bin tane kişi tarafında kontrol edildikten sonra sonunda günlerdir heyecanla beklediğimiz Sihir Dünyasına adım atabilmeyi başarabilmiştik. Bize etrafı duymamamız ve bulanık görmek için büyü yaptıktan bir sürü merdiven ve yollardan geçmek zorunda kaldık. Size bir ipucu vereyim bir şey göremiyorken yürümek zor. Ama hayır bu sefer suç Beren'in. Ya zaten vücudumda elli bin tane morluk var, popomu en son hissettiğimin üstünden iki gün geçmiş sen niye düşerken beni tutuyorsun.
Ama sonunda elli bin düşüş, birbirimiz sanki söylediklerimiz anlaşılacakmış gibi öküz gibi bağırmaların ve velilerimizin yardımıyla sonunda gelmiştik işte. DIAGON ALLEY!
Düşündüğümden daha dar sokaklı ve kalabalıktı. Ama yine da etrafta uçuşan yarasa, baykuşlar ve Berra'nın simetri hastalığına azdıracak kadar yamuk ve orantısız evler olması beni neşelendirmişti. Zaten kim normal şeyleri sever ki?
Tam bir elimle Buğra'nın diğer elimle Beren'in kolunu tutup koşmaya başlayacakken Ümit Amca beni tutup yakamdan geriye çekti. Ben ne olduğunu anlamak için arkamı döndüğümde herkesin yüzündeki hüzün heyecan karışık ifadeyi gördüm. Sonuçta yıllar boyunca ayrı kaldıkları Sihir Dünya'sına tekrar gelmişlerdi. Duygusal yetişkinler. Ümit Amca bizim boyumuza gelecek kadar eğildi.
Ümit Amca
-Bakın çocuklar çok heyecanlı olduğunuzu anlıyorum, çok renkli bir dünyanın içine girdiniz ama önce bazı kurallar belirlememiz gerekiyor. Önce bir yere geçip oturalım, sonra da konuşuruz. Tamam?Hepimiz kafamızı salladık. Çatlak Kazan adındaki bir dükkana girdik ve birkaç masa birleştirerek -çünkü 14 kişiyiz- oturduk. Biz etrafımızdaki insanların hareket eden resimli gazetelerini, çay kaşıklarının kendi kendilerine dönmelerini izlerken yorgunluktan zombiye dönmüş bir garson abla gelip bize ne istediğimizi sordu. Biz hala etrafımızdakileri izlerken Ahmet Amca herkes için sipariş verdi.
Limonata ve çaylar geldiğimizde biz hala birbirimizi dürtükleyip onu bunu gösteriyorduk. Etrafımıza ablak ablak bakmak yerine fazlasıyla sarı görünen limonatalarımızı içebileceğimiz ilk Beren'in aklına geldi.
Beren
-Etrafa bakmak yerine içeceklerimizi mi içsek çünkü herkes bize tuhaf tuhaf bakmaya başladı da.İlk yudumu alan ve aldığı yudumu dışarı püskürten Buğra oldu. O sırada ilk yudumunu almış olan ben bunu neden yaptığını saniyesinde öğrenmiş oldum. Limonata tadında ve görünümünde olan bu içecekler ağzında patlıyordu. Ve hayır lezzet patlaması gibi değil. Ağzına binlerce nano bomba almışsın gibi düşün, şimdi ona biraz şeker ve limon tadı ekle. Ben o sırada panik yapıp ne yapacağımı şaşırmışken Esma Teyze arkadan yanımda oturan Umut'la benim aramda öne eğilmiş elleriyle ağzımızı tuttu. Ben tabi ne yapacağımı anladım ama Umut tam anlamıyla gelişine bıraktı ve ağzını açtı. Yaklaşık 10 dakika süren utanç, özür dilemeler, içimizde tutmaya çalıştığımız kahkahalar ve bolca temizleme sonunda Ahmet Amca bunların patlayan limonatalar olduğunu ve büyücü dünyasında birçok yiyeceğin bir tuhaflığı olduğunu açıkladı. En sonunda biz bunun normal olduğunu kabul edince Ahmet Amca asıl konuşmaya geçti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dolaptaki Kız [Harry Potter]
Fanfiction-Bu Türk kız diğerlerinden farklı. -Evet biliyorum, o çok...farklı. -Hayır, o bir insan değil.