[28]

116 22 12
                                    

(Mina ile Chaeyoung'un görüşmesi)

"Hoş geldin Chaeyoung-ah."

"Ne istiyorsun söyle hemen gideyim."

"Duyduklarından sonra böyle demeyeceksin.

"O zaman bir an önce duymalıyım."

"Bak, ben gerçekten masumum Chae."

"Masumsun öyle mi? Beni kandırdın, gözlerimin içine baka baka yalan söyledin, Aptal yerine koydun. Ya da beni geç bir polisken onca masum insanı öldürdün ve ölmesine sebep oldun. Ama hâlâ masumum diyorsun. Sorguladım şimdi, belki de hiç sevmedin beni."

"Ben mi sevmedim seni? Ağzından çıkanı kulakların duyuyor mu Chae!? Seni sevmesem buraya çağırıp kendimi açıklama gereği duyar miyim!? Önce dinle sonra yargıla beni."

"Peki dinliyorum."

"Tamam, tamamen masum değilim ama tamamen suçlu da değilim. Çünkü bilmiyordum, haberim yoktu. Bana söylememişlerdi. Bu kadar çok insanın ölmesi gerekeceğinden haberim yoktu.

"Nasıl yani?"

"Engel olamadım Chae. Güç, belki mental belki fiziksel, belki sadece saygı, veya para bilmiyorum ama bunları elde etmek istedim. Böylece birlikte mutlu olabileceğimize inandım. Ama ikimizin mutluluğu için istediğim şey bizim sonumuz oldu. O iki aptal varlık bana bahsetmemişti. Planı uygularken bu kadar çok insanın ölmesi gerekeceğinden bahsetmemişlerdi. Tek bildiğim yaşamayı haketmeyen birkaç insana ceza vereceğimizden ibaretti."

"Cinayet işleyerek gelecek gücün bizi mutlu edeceğeni düşündün öyle mi? Ama tek bir kişi bile olsa tavrım aynı olurdu, her can kıymetlidir. Sırf hırsların için vazgeçtiğin hayatlar... böyle biri olduğunu bilmiyorum Mina."

"Haklısın ne söylersen haklısın. Benim söylemek istediğim tek şey, özür dilerim. Affetmesen bile üzgün olduğumu bilmeni istiyorum."

"Ahh Mina..."

"Ben seni hep çok sevdim Chaeng. Eğer sende beni birazcık sevdiysen dediklerimi unutma. Çok mutlu ol. Beni ve bizi hep iyi hatırla, Nefret etme benden, birbirlerini çok sevmelerine rağmen ayrılmak zorunda kalan bir çift olalım.
Hoşça kal..."

☆☆☆

İnanılmazdı, inanılamazdı.

Hırsız mı girmişti? Yok hayır bu çok küçük bir ihtimaldi. Emindim, içeri giren o üç şeytandan biriydi. Şuan karakolda olduklarına göre ev boş olmalıydı. Umarım herhangi kanıt bulamadan dönmüşlerdir. Aksi hâlde elimizde hiçbir kanıt olmadığından onlar hapse girmeyecekti, onlar girmediğinden biz de piedrayı bulamayacaktık ve sonsuza kadar burada... sanırım düşünmeyi kesmeliydim sadece saçmalıyordum.

İç sesimi bir tarafa fırlatıp eve doğru koşmaya başladım. Benim peşimden koşmaya başlayan Momo'yla Jihyo'yu duymamla koşar hâlde olan adımlarım dahada hızlanıp kendinden emin adımlara dönüşmüştü.

Yine müstakil bir evdi, garip bi şekilde bu civarda müstakil ev doluydu. Eğer nadirse şehirin başka yerinde yoktu o zaman. Evin içeriyi düpedüz gösteren siyah bahçe kapısı vardı, oda açıktı. Hemen girdik ve yeni olduğu belli olan eve yaklaştık. Ardına kadar açık olan kapıdan girdik.

Ev darmadağındı.

Heryer heryerdeydi. Tüm çekmeceler açılmış, eşyalar yerlere fırlatılmıştı. Küçük olan ve tam ortada bir tane koltuk bulunan ev tipik öğrenci evine benziyordu, bu zamanın öğrenci evi.

Piedra | DahMo ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin