10. Karadut Lekesi

705 85 251
                                    

Oy ve yorumlarınızı eskik etmeyerek bana destek olabilirsiniz ❣️

Beni İnstagram'dan takip edebilirsiniz: coralliiina

Beni Twitter'dan takip edebilirsiniz: mehriial

Ölü Kuklanın Dansı

Bölüm Şarkıları: Dediler ki - Duy beni

Ömer Başçı - Venüs'ten Bile Güzel

10.Bölüm.

Gerçek, sen onu reddedinceye kadar bir yalandan ibarettir.

Dilime yalanın dolandığını hatırladığım ilk anda on yaşındaydım, ondan öncesinde de illa ki yalan söylemişimdir fakat o gün elimde kuruyup kalan kanla annemin karşısında durduğum o anı hiç unutmuyordum. Bir melek biblosu almıştı annem ve ben onu o kadar çok sevmiştim ki, sınıf arkadaşıma götürmek için çantama saklamıştım. Annem her o bibloyu nereye koyduğumu sorduğunda bilmiyorum diye yalan söylemiştim. Sadece basit bir kelimenin gerçekliği yansıtmaması o zamanlar gözümde büyük bir sorunmuş gibi gelmiyordu.

O biblo sınıfta kırılmıştı ve kırık parça sınıf arkadaşımın elini kesmişti. Bir diğeri o kırık parçayı eline alıp diğerinin yüzünü çizdiğinde yalan söylememin ne kadar büyük bir sorun olduğunu anlayabilmiştim. Anneme bilmiyorum demeseydim o bibloyu okula götürmeme izin vermezdi ve böylece kimse zarar görmeyecekti.

O gün annem bana kızdığında hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Beni korkutan annemin bağırışları olmamıştı, kızın yüzünden akan kan olmuştu.

Kahverengi gözlerim aynaya düşen yansımanın yanağında geçmek üzere olan izlerde gezinip dururken ağrıyan başım yüzünden midem de bulanıyor, yansımamı görmekte zorlanıyordum. Ellerimde bir yara kalmamıştı, bu yüzden sarmama gerek yoktu. Ama bileklerimi sarmak zorundaydım, dikiş izlerini görmek bedenimdeki yaralardan daha çok yakıyordu canımı. Bileklerime baktığımda kendi ölümümü değil, Hilal'in ölümünü hatırlıyordum.

Benim bileklerim kesilmişti, Hilal'in ise nefesi.

Telefonumun sesi odanın içerisine dolduğunda ayakta dikilip aynada kendimi izlemeye bir son verdim. Başımdaki ağrının şiddeti her dakika daha da artıyor gibiydi ama ilaç içmemekte inat ediyordum. Sabahın ilk ışıklarıyla gözlerimi açtığımda Kuzey'in evinde, hatta daha da fazlası Kuzey'in yatağında onun yastığına sarılarak uyuyordum. Bir yastıkta aradığım kokusu az çok bana yetmişti ama içim ona sarılmak ve burnumu boynuna gömmek isteğiyle dolup taşıyordu. Kokusu bağımlılık oluşturuyor olabilirdi yoksa kokusuna bu kadar bağlanmamın başka bir açıklaması olamazdı.

Yatağın üzerindeki baş ağrıtmaya devam eden telefonumu elime aldım. Arayan annemdi ve bunu gördüğüm an bir süre ekranla bakışmış, arama kapanıncaya kadar kendime gelememiştim. Özlem hissi saklandığı yerden hızlıca çıkarak kanıma karıştığında burnumun ucu sızlamıştı. Oya'nın uyarısından dolayı olmalı ki, ne annem ne de diğerleri beni aramıştı. Tek bildiğim abimin Oya'yı arayıp beni sorduğuydu, konuşmalarını duymuştum. Oya da bunu söylemekten çekinmemişti. Annemi özlemiştim. O eve ne zaman döneceğimi bilmiyordum, en sonunda o günün geleceğinin farkındaydım ve bu fazlasıyla can sıkıcı idi.

İkinci kez aramasını bekledim ama aramayınca ben de geri dönmedim.

O telefonu açtığımda tekrar o güne dönecektim ve o güne dönmek ölümden farksızdı. Bileklerimdeki kesikler de bunun ispatı idi.

ÖLÜ KUKLANIN DANSI | TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin