13. Araf

618 78 279
                                    

Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyerek bana destek olabilirsiniz❣️

Beni İnstagram'dan takip edebilirsiniz: coralliiina

Beni Twitter'dan takip edebilirsiniz: mehriial

Ölü Kuklanın Dansı

Bölüm Şarkıları:  Dolu Kadehi Ters Tut - Hiç iyi değilim.

Dedublüman - Karar verdim.

Kaldı 8 - Sarılınca Geçmiyor.

13.Bölüm.

Mezarlığa dönüşen kalbi taşımak ağırdır.

Bir kalbe kaç ceset sığardı bilmiyorum, mezarlıkların bile bir sonu varken kalbimdeki mezarlığın neden dolup taşmasına rağmen bitmediğini bilmiyordum. Bir başka bedeni almamalıydı, ölürse cesedini gömeceği bir toprak kalmamıştı. Ama kalbim bir bedeni almıştı, yıllarca taşımıştı ve şimdi ona bir toprak dahi vermemek için direniyordu. Bu kez ölmesini istememesinden dolayı değildi, kabul etmiyordu onu.

Kalbimdeki toprak Hilal'in cesedini kabul etmiyordu, ayaklarımın bastığı toprak değil.

Anneme ölümün ne demek olduğunu ilk sorduğumda bir cevap veremeden ağlamıştı, annesini toprağa vermişti çünkü. Sorumun cevabını kimden aldığımı bilmiyordum ama zaman içerisinde biri terk ediliş demekti. Başka birisi acı demişti, bir başkası yarım kalmışlık demişti. Hilal ölmüştü; terk ederek yarım bırakırken çok acıtmıştı. Ama şimdi anlıyordum ki Hilal'in ölümü sadece acıdan ibaretti. İhanetin acısı, yalanların acısı, geçmişin acısı, kandırılmaların acısı. Hilal'den bana kalan her iki durumda acı olmuştu.

Kalbim Hilal'in cesedini dahi kabullenmeyecek kadar hayal kırıklığı içerisindeydi. Hilal ölürken beni de öldürdü sanmıştım, oysa Hilal beni ölmeden önce öldürmüştü. Altı sene önce. Doğum günümde. Sertçe yutkunurken düşüncelerimin arasına karışan ses Kuzey'in aldığı derin nefesti. Biraz uzağımda duvara yaslanarak durmuş, gözlerini bir an bile benden ayırmamıştı. Başka yöne baksa beni kaybedecekmiş gibiydi. Ona bakamıyordum, o kadar yorgundum ki acıyı hissetmek istemiyordum. Verdikleri ilaçlar yüzünden bedenimde yorgunluk, uyku ve acı haricinde bir şey yoktu. Acı kalbimden geliyordu, ilaçlardan değil. Gözlerimi açtığım andan beri o duvardan bir an bile ayırmamıştı sırtını, öylece durup bana bakmıştı. Acım daha da katlanmıştı.

Gözlerini bile taşımak istemiyordum üzerimde. Anlamıyordu.

"Daha iyi misin?" diye soran Cenk'le, gözlerim gözlerine değmişti. Kafamı sallamaya dahi mecal bulamazken sadece göz kapaklarımı kapatıp açarak onaylamakla yetindim, yalan söylediğimi biliyordu ama başka bir şey demedi. Buruk bir tebessüm ederek elimin üzerine elini koydu, diğer elim Oya'nın elleri arasında sıkışıp kalmıştı. Ellerimi kurtarmak istiyordum ama bunu yapacak gücü kendimde bulamadığımdan öylece durmakla yetindim.

Uyandığımdan beri üçü de odadan çıkmamıştı, sadece Anıl birkaç kez kahve almak veya telefonla konuşmak için çıkmıştı. Onun burada ne işi olduğunu bilmiyordum, onu görmek de ağır geldiğinden Kuzey'i de alıp gitmesini istiyordum. Kuzey olmadan da gidebilirdi aslında; her şeye rağmen Kuzey'in bana iyi geldiği anlar olmuştu ama Anıl sadece saatler öncesini hatırlatıyordu bana. Oysa acıyı bana unutturmayan ve canımı çok fazla yakan Kuzey'di. Buna rağmen onun gitmesini istemeyen tarafımla gitmesini isteyen tarafım bir savaş içerisine girmişti. Kazananın bir önemi yoktu çünkü Kuzey'in gitmeyeceği belliydi.

ÖLÜ KUKLANIN DANSI | TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin