16. Göğüs Kafesinin Savaşı

519 58 224
                                    

Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyerek bana destek olabilirsiniz❣️

Beni İnstagram'dan takip edebilirsiniz: coralliiina

Beni Twitter'dan takip edebilirsiniz: mehriial

Ölü Kuklanın Dansı

Bölüm Şarkıları: Koyu - Sen benim başıma gelen en güzel şey

Perdenin Ardındakiler - Dua

16.Bölüm.

İki sene önce, 17 Nisan.

Dünyanın değişmeyen bir kuralı vardır; yaşayan her şey ölmeye mahkûmdur.

İnsanlar doğdukları günü büyük bir hevesle kutlarlardı çoğu zaman; bazı insanlar o güne nefret edecek duruma gelseler bile, ki birçok kez bu durumda oldum, o gün geldiğinde yine mutlu oluyordum. Senede bir kez insan sevildiğini hissettiğinden olmalıydı büyük ihtimal. En azından bende durum öyleydi. Sevildiğime emin oluyordum ancak gün bittiğinde tekrar şüphelerin içerisinde boğularak yaşamaya devam ediyordum.

Siyah, yuvarlak cam masanın etrafında toplanmıştık. Hilal'in doğum gününü kutluyorduk. Her zamankinin aksine bu kez bir farklılık yaparak herhangi bir eğlence mekânına gitmemiştik. Böylesi daha iyiydi; yüksek sesli müziği, birbirilerini yemek üzere olan çiftleri ve göz yoran ışıklardan pek hoşlanmıyordum. Hilal beklemediğim bir şekilde evde olmayı teklif etmişti. Bir ara Cenk buna öyle şaşırmıştı ki, ateşini ölçmüştü. Hilal eğlence meraklısı bir kızdı, doğum günlerine verdiği önem de fazlaydı. Bu yüzden böyle bir fırsatı değerlendirmemesi hepimizi şaşırtmıştı.

Üzerimdeki bana fazlasıyla bol gelen tişörtün eteklerini bacaklarımın arasına sıkıştırırken diğer elim masanın ortasındaki cipse uzanmıştı. Cenk o sırada elindeki iki karttan birini ortaya bırakarak, "UNO," dediğinde Altan'ın gözleri kısıldı ve gözleri hemen yanında oturan Hilal'e çevrildi. Hilal'in kendinden geçtiğini fark etmesiyle afalladı, ardından güldü. Sarhoştu, hepimiz öyleydik. "Hilal'cim," diye fısıldadı sinsice bir sırıtmayla, yavaşça ona doğru eğildi. Göz ucuyla Hilal'in elindeki kartlara baktığını fark ettim ama dudaklarımı aralama zahmetine girmedim. Zaten hepsi oyunbozanlık yapıyordu, ben yapmıyordum. Yere düşen kartı almaya üşendiğim için elimde bir eksik kart olmasını saymamalıydık bence.

Hilal Altan'a baygın gözlerle baktı. "Hım?"

"Şu sarı dördü koysana ortaya." Hilal başını salladığı sırada Cenk, "Hey!" diye homurdandı kısık sesle, ileriye doğru atılarak Hilal'in elinden kartı almaya çalıştı ama Altan hızla elini vurdu. "Mahvetmeden adam gibi oyna şu oyunu!" Altan elini geçiştirircesine sallarken Cenk yerine oturdu, esneyerek başımı omzuna yasladığında Cenk'in gözleri üzerime çevrildi. Derin nefes alarak önüne döndüğü sırada abim, "Kazandım!" diyerek elindeki sarı renkli kartı diğer kartların üzerine bıraktı. Cenk ağzının içinde bir küfür gevelediğinde en yakınında olmama rağmen duyamamıştım ama Altan duymayı başarmıştı. Belki de dudaklarını okumuştu, bazen bu dudak okuyabilmesi yüzünden ona sırt çevirmeli olurdum.

"Küfretmesene piç," diyerek kendisi küfrederken Hilal'in başına bira şişesini dayamasıyla gözleri hızla ona çevrildi. Şişeyi elinden almaya çalıştı. "Hop, kızım ne yapıyorsun? İçme dedim sana daha fazla. İki saatte kaç şişe bitirdin." Hilal onun şişeyi bırakması için kolunu ısırdığında Altan inleyerek elini çekti. "Siktir! Vampir dişlerini çıkardı yine ortaya. Kaç kez ısırma dedim lan sana. Yanlış anlıyorlar sonra." Kıkırdadım. Bir keresinde Hilal'le bara gitmiştik ve Hilal körkütük sarhoş olmuştu. Gecenin sonunda Cenk'in kucağına atlayarak beni uçurmasını istediğimi hatırlıyordum, bu isteğimi kırmamıştı. En son geriye baktığımda ise abim Hilal'le uğraşmak zorunda kalmıştı. Hilal kalmak için inat ediyordu, abim en sonunda dayanamayarak onu kucağına aldığında Hilal bu sefer onu yere indirmesini istiyordu. Bunu yapmayan abimin omzunu ısırmıştı en sonunda.

ÖLÜ KUKLANIN DANSI | TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin