'1'

60 6 49
                                    

Minho~

"Saçmalama anne psikoloğa falan gitmiyorum!"

"Minho bu zor biliyorum ama-"

"Aması falan yok anne, dsha önce kaç kere psikoloğa gittim. Hiçbirinin bir boka yaradığı yok!"

"Annene karşı sesini yükseltme Minho!"

Sakinleşmek için bir elimi belime götürdükten sonra diğer elimle ensemdeki saçları karıştırdım. Gözlerimi kapatıp arkaya döndüğümde derin nefesler alıyordum ve dudaklarım titriyordu. Sinir krizi geçirmemek için derin nefes alıp vermeye çalışıyordum.

"Minho biraz düşün seni buna zorlamayaca-"

"Yalnız kalmak istiyorum." Annem iç çektikten sonra ayak seslerini duydum. İkisi de odadan çıkıp kapıyı kapattıklarını duyduğumda kendimi yere bıraktım. Ellerimi saçıma daldırıp saç diplerimden çekiştirerek sakinleşmek için sayıklamaya başladım.

"Sakin ol, sakin ol, sakin ol, sakin ol, sakin ol...."

Bir süre sayıkladıktan sonra saçlarımı rahat bırakıp sırt üstü yere uzandım.

"Kendi başımıza halledeceğiz. Yapabiliriz. Değil mi kardeşim?" deyip yıllar önce okul zorbaları yüzünden intihar eden küçük kardeşime seslendim. "Sen kendi başına halledemedin çünkü yanında değildim. Ama sen de beni bırakmıyorsun ki tek başıma savaşayım. Yoksa kendi başıma yaşamla verilen savaşta kazanamam mı sanıyorsun?" dedikten sonra başım ağrımaya başladığı için gözlerimi kapattım.

Ellerimi başıma bastırıp duyduğum sesleri dindirmeye çalıştım.

"Yapmayın..." Sonra sesine karışan bir çığlık.

"Özür dilerim... Nolur bırakın be-" Küçük karnına yediği yumruk yüzünden öksürmüştü. O daha küçücüktü.

"G-gelmeyin... Size bir şey yapmadım- AH!" Sesi yankılandı kulağımda. Zorbaların ona sataştığı her an gözümün önündeydi.

Evet, o zorbalık görürken izliyordum. Evet, bana bir şey yapmıyordu zorbalar. Evet, ben o zorbalardandım. Ölümün ne olduğundan bihaber kardeşime ölümü tatmasını sağlayan zorbalardandım.

"Özür dilerim... Özür dilerim kardeşim..."

Bir süre daha geçmiş kulaklarımda yankılanmıştı. Sıklıkla duyuyordum bu sesleri ama hiç alışamıyordum, alışacağımı da sanmıyordum.

Ailem kardeşim öldükten sonra etkilenmemem için beni psikoloğa götürmüştü. Ama ben kardeşimi kendini okul binasının çatısından bırakırken gördüğüm an etkilenmiştim zaten ölümden. Söylediği son cümle ise hüzün kelimesinin anlamını bile bilmeyen kalbimi delmişti.

Gittiğimiz psikolog işe yaramayınca başka psikoloğa, o da yaramadığında başkasına, sonra başkasına, başkasına ve yine başkasına. 10 yaşında gitmeye başladığım psikokogları 17 yaşımda bırakmıştım. Hayır düzeldiğimden değil; psikologların bir şey beceremediklerinden.

Ama şimdi gelmişim 25 yaşıma, aradan geçmiş 15 yıl. Hala düzeleceğimi düşünerek psikolog diyordu ailem. Ki ben de düzelmek için çabalamıyordum. Kardeşimi duyuyordum hep. Yokluktan var oluyordu sanki. Onu duyduğumda özür diliyordum. Belki beni affeder diye. Affederse gidecekti, biliyordum. Onu aklımda tutan vicdanımdı. Ölmesindeki rolümdü. Ona zorbalık yapmıyordum ama o zorbalığa uğrarken zorbaların yanında durup onu izliyordum.

Sonunda sesler durduğunda ellerimi kulaklarımdan çekip derin bir nefes alıp kendimi tamamen bıraktım. Bir süre yerde o şekilde yattıktan sonra komidinde çalan telefonum yüzünden kalkmak zorunda kaldım.

twwl (The War With Life) /MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin