'16'(F)

15 3 33
                                    

"Hyun..." İçeri giren Hyunjin'e dolu gözlerindeki yaşların akmasına izin verdi. Yanına gelen dostu için kollarını açtı iki yana.

Bir şey demeden yanına gitti ve onun için açılan kolların kendisini sarmasına izin verdi. Arkasında onu izleyen bir kalabalık olduğu belliydi.

"Hyun ben... Özür dilerim.." dedi hasta yatağında doğrulup.

"Ölecektin Minho. Ölebilirdin." Ağlamıyordu Hyunjin. Birkaç gündür hiç uyumamıştı, ağlamak için fazla yorgundu.

"Ben... Sen cevap vermeyince.."

"Ne?" Minho gözlerini kaçırdığında kaşlarını çattı Hyunjin. Aklındaki şey olmaması için içinden tanrıya yalvarıyordu. Minho onun yüzünden intihar etmiş olamazdı, değil mi?

"Sen cevap vermeyince ben... Seni kaybettim sandım." dedi. Gözyaşlarını tutamıyordu Minho.

Benimle intihar eder misin? Benimle ölür müsün?

Aklından geçen sesle geri çekildi.

"Hayır..."

"Hyu-"

Seni sevmeseydi intihar ettin sanıp intihar eder miydi?

"Siktir... Siktir! Kapa çeneni!"

Kapıda bekleyen arkadaşlarını iterek çıktı odadan. "Sus!"

Seviyor seni. Uğruna canını verecek kadar...

"Siktiğimin çenesini kapat!" Bağırarak koridordan geçerken merdivenlere yöneldi ve koşarak çatıya çıktı.

Atla. Peşinden gelecek. Burada seni sevmeyecek ama belki başka bir hayatta seni sevdiğini bilir?

"Hayır... Hayır!"

ᯓ★

"Hey... Minho..." dedi Jisung elini Minho'nun elinin üzerine koyarak. "Beni duyuyor musun güzelim?"

"Hmhm."

"Bu dünyadan göçenler için üzülmenin anlamı yok."

"Hmhm."

Karanlık odayı aydınlatan tek şey gece lambasıydı. Bu karanlıkta Minho'nun aklından geçenleri göremezdi. Bir eli hala Minho'nun elini tutarken diğer elini saçlarına çıkardı ve okşamaya başladı ve aklına gelen ilk şarkıyı mırıldandı.

"Boy, tell me what you're doing on the other side. And so, just tell me, what you're doing with that other guy. 'Cause I ain't got patience to slow down the bass. All your boyfriends are wasted. They need it, they chase it. Face it, you want it, you crave it. Believe when I say that you'll know once taste it..."

"... And what the hell were we. Tell me we weren't just friends, this doesn't make much sense, no. But I'm not hurt, I'm tense. 'Cause I'll be fine without you, babe."

"Biz neydik?" diye sözünü kesti Minho Jisung'un. "Arkadaşım demem, hiç mantıklı değil."

"Ne?"

"Yok bir şey. Devam et." Başını Jisung'un eline yaslayıp gözlerini kapattı. Hyunjin aklından çıkmıyordu. Dün Minho ile görüştükten sonra çatıya çıkıp atlamıştı.

Birkaç saat sonra, saat gece 4e geliyordu, Jisung Minho'nun yatağına başını koyayak uykuya daldı. Minho başını biraz sola döndürerek uyuyan Jisung'a baktı. Hafifçe öne doğru eğilerek yaralanan dudaklarını öptü nazikçe. "Özür dilerim sevgilim."

Koluna bağlı serumu çıkardı ve yatakta oturur pozisyona geldi. Jisung'un uyanıp uyanmadığını kontrol ettikten sonra yataktan inip ayağa kalktı. Masadaki ilaçlara ilerledi ve günde birer tane içmesi gereken ilaçların hepsini avucuna döktü. Bardağa su doldurup derin bir nefes aldı ve önce hapları, sonra suyu içti.

twwl (The War With Life) /MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin