"Biseks olduğunu söylemiştin, değil mi?"
"Ha?"
Aklımı kaybettiğimi ve halüsilasyon gördüğümü sandım bir anlığına. Ama çenemi tutuşu ve gözlerindeki duygu çok gerçek ve yoğundu.
" 'Ha?' mı?" dedikten sonra güldü. Çenemi bırakıp yatağa dayanan elleriyle geriye yaslandı. Bir elim hala eliyle yatak arasındaydı. "Hyunjin'e arandaki ilişki ne tam olarak?"
Sorduğu soruya cevap vermek için bir süre bekledim. Beni öyle tutması... Çabuk atlatabileceğim bir şey değildi. "Çocukluk arkadaşım işte, biliyorsun."
"Arkadaşın yani sadece?" dediğinde elinin altındaki elimi hareket ettirdim.
"Elimi alabilir miyim?"
"Hayır."
"Ne?" Kaşlarımı çatarak çıkardığım şaşırma nidasıyla bana döndü.
"Soruma cevap vermeden elini alamazsın."
Güldüm ve elimi ters çevirip beni sıkıştıran eşini tuttum. "O zaman senin elini alırım." diyerek güldüm ama Jisung'un yüzünde mutluluğa dair tek bir mimik bile yoktu. "Ciddi misin sen şuan?" Sorduğum soruya gözlerini devirdi ve önüne döndü.
"Hyunjin'e aranda bir şey olduğu için mi cevap vermek istemiyorsun?"
Elimi bu sefer sertçe çekip ayağa kalktım. "Hyunjin'e aramda niye bir şey olsun?"
"Seni psikoloğundan korumaya çalışacak kadar korumacı davrandığını görünce sevgilisiniz diye düşündüm."
"Ne? Hyunjin'le mi?" Kocaman bir kahkaha attım. Çocukluk arkadaşımdı Hyunjin benim. Bir çok anımda arkadaştan fazlasıymışız gibi korumacı ve sevecen davransa da arkadaşımdı yani. Jeongin'le Changbin de öyleydi, arkadaşlardı ama bazen flörtleşmekten geri durmuyorlardı.
"Değilsiniz yani. Anladım." Kahkaham bitmiş, küçük küçük gülerken ayağa kalktı. Tam karşımda durup gözlerimin içine baktığında gülüşüm yavaş yavaş söndü. Bakışlarında anlamadığım bir netlik ve hassasiyet vardı. "Sevgilin yok yani?"
Sorduğu soruyla gözlerimi devirmek istedim ama bakışlarından korktuğumdan sadece başımı iki yana salladım. "Yok."
"Sevdiğin biri var mı?" Tekrar başımı salladım.
"Yok."
"Bir şey yapacağım ama lütfen kaçma." Bana doğru yaklaştığında gözlerimi açıp geriye doğru gitmeye başladım. Aramızdaki kısa mesafeyi kapatmaya devam ediyordu. "Kaçma demiştim."
"Çok yakınsın ama-" Duvara çarptığımda yutkundum. Jisung arayı kapatmaya devam ediyordu. Arkamda ve sol tarafımda duvar, sağ tarafımda dolap ve önümde de Jisung vardı. Kaçacak bir yerim yoktu.
Bedenim duvarla ve Jisung'un bedeniyle temasa geçecek kadar yaklaştığında durdu. Dudaklarıma baktığında nefesimi tuttum ve bir daha yutkundum. Öpecekti, kesinlikle öpecekti. Demin çenemden tuttuğunda da öpeceğin sanmıştım ama bu sefer gerçekten yapacaktı.
Yüzünü yaklaştırdığında kaderime kabullenip gözlerimi kapattım. Beynim bulanmıştı, şuan onu itip evden defolup gidebilirdim. Ama yapamadım. Onun yerine duvarı tutan ellerim gerginlikle duvarı sıkmaya çalıştı.
Nefesini dudaklarımda hissettiğimde durdu. Bir süre sadece o şekilde durdu. Sıcak nefesi dudaklarıma çarparken ben tuttuğum nefesimi veremiyor, boğuluyordum. Dudaklarını açtığını fark ettiğimde heyecandan titremeye başlamıştım bile. Şu anda bulunduğumuz pozisyon gerçekten tuhaftı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
twwl (The War With Life) /Minsung
FanfictionAşamadığı yas yüzünden acı çeken Lee Minho ve onu bu saldırgan tavırlarından uzaklaştırmaya kendini adayan Psikolog Han Jisung.