'7'

29 4 7
                                    

"Bir şey demeyecek misin?" Gerçeği söylediğimde Hyunjin bir şey demeden banklarda birine oturdu. Tepkisinden korkuyordum.

Derin bir nefes verdi ve doğrudan yere baktı. Bana bakmayı reddediyor gibiydi. En yakın arkadaşımı kaybetmekten çok korkuyordum. Söylemese miydim acaba?

"Neden yaptın peki? Neden yardım etmedin Felix'e?" Sesi hiç olmadığı kadar tuhaf geliyordu. Üzgün, kırgın, belki de biraz sinirli.

Jisung'a söylediklerimin aynısını söyledim. Hayatı kaale almadığımdan ve Felix'in de öyle düşündüğünü düşündüğümden bahsettim. "Olayların bu yönde gelişeceğini bilmiyordum." Karşısındaki banka oturup aynı onun gibi bacaklarımı açıp dirseklerimi dizlerime yasladım. "Felix'in sesini duyuyorum bazen. Onu çok özlüyorum. Berbat bir abi olduğumu biliyorum."

Bir süre ikimiz de sessiz kaldık. Daha sonra Hyunjin'in ayağa kalktığını duydum. Elini saçlarımda hissedince kapadığım gözlerimi açtım.

"Berbat bir abisin." dedi ve yere eğilip yüzüme baktı. "Ama ölenleri daha fazla düşünmeye gerek yok. Hayatta olanların sağlığına odaklanalım, çünkü hayatta olanlar hala tedavi edilebilir. Ama ölenler için elimizden gelen tek şey iyi bir yerde olmalarını dilemek." Gözümden akan yaşı sildi ve doğrulup yanıma oturup beni kolları arasına aldı. "Felix seni seviyordu. Eminim şuan sağlıklı olmanı istiyordur. İyi olmanı ve artık onun için üzülmeni istemiyordur."

Gülümseyip gözlerimdeki yaşı sildim ve kendimi tamamen Hyunjin'e bıraktım. "Teşekkür ederim.."

"Gelsenize amına koyduklarım!" Changbin kapıyı tekmeleyip içeri girdiğinde donakaldı. Ben ağlıyordum ve Hyunjin bana sarılıyordu.

Şaşkın yüz ifadesini koruyarak sakince telefonunu kaldırdı ve anladığım kadarıyla video çekmeye başladı. "Dün Seungmin ve Chan'ın haberine yeteri kadar şaşırdım sanıyordum."

"Sil onu Changbin." Hyunjin bıkkınlıkla konuştu. Hala sarılmaya devam ediyordu.

"Yo."

"Minho şuan gerçekten üzgün Changbin. Ben de şaka yapmıyorum. Lütfen siler misin?" Hyunjin rica etmişti. Emretmemişti. Bu gerçekten tuhaftı.

"Ne?" Changbin videoyu kapattı ve biraz daha telefonla uğraştıktan sonra diğer yanıma oturdu. Anladığım kadarıyla videoyu silmişti.

"İyiyim ben." diyerek Hyunjin'in kollarından ayrıldım.

"İyi gözükmüyorsun ama. Hyunjin bile ciddiyse bana da ne olduğunu söylemek zorundasın." Ayağa kalkmaya çalıştığımda omzumdan tutup geri oturttu beni Changbin.

"Çok uzun hikaye." Hyunjin çocukluk arkadaşımdı ama diğerleriyle lisede tanışmıştım. Onları da kaybetmek istemiyordum.

"Minho, lütfen. Yardım edebileceğim bir şey varsa elimden geleni yaparım." Başımı iki yana salladım ve gülümsedim.

"Üzgünüm ama yapabileceğin bir şey yok. Yine de teşekkür ederim. Bu benim sorunum."

ᯓ★

"Bilmiyordun Minho. Bunun için kendini suçlamana gerek yok." Gözlerim şişmişti.

Kurstan sonra Changbin beni ve Hyunjin'i resmen kaçırmış, parkın birine, diğerlerinin yanına getirmişti. Hepsinin zoruyla ve Hyunjin'in yardımıyla tüm olayı anlatmıştım. Ve şimdi hepsi benim bir suçum olmadığını, daha küçük olduğumu ve böyle sonuçlanacağını bilmediğimi söylüyordu.

"Hyung, üzerinden kaç yıl geçmiş. Lütfen kendine bu şekilde eziyet etme."

"Jeongin haklı." dedi Hyunjin omzuma attığı koluyla omzumu okşarken. Hiçbiri gitmemişti. Kötü biri olduğumu söyleyip beni terk etmemişti.

twwl (The War With Life) /MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin