"S-sen... J-Jisung?"
"Evet, Minho?"
"S-sen... Hayır, sen olamazsın. İmkansız!"
"Benim, Minho. Tam olarak o aklındaki kişiyim. Korkma sana kızmıyorum. Hepimiz küçüktük." Oydu. Gerçekten oydu. Kardeşimle abilik yapan kişiydi.
"B-ben çok üzgünüm Jisung. Gerçekten böyle olacağını sanmamıştım Jisung, özür dilerim." Ve ağlamaya başlamıştım.
"Sorun yok Jisung. Sakin ol. Seni suçlamıyorum tamam mı?" diyerek beni sakinleştirmeye çalıştı. Fakat pek işe yaradığı söylenemezdi.
"B-ben çok kötüyüm... Berbat bir insanı-"
"Minho sen gayet iyi bir insansın. Hiç demediğimi farz et. Ben Han Jisung değilim, tamam mı? Psikoloğunum ben senin."
"B-benim gitmem lazım!" dediğimde istemeden sesim biraz yüksek çıkmıştı fakat etraf o kadar sesliydi ki kimse duyamazdı. Ayağa kalkıp hızlıca restorandan çıktığımda binanın duvarına yaslanıp hızlı nefesler aldım. Aynı günde iki kez geçmişten anı duymak iyi değildi.
"Kardeşine nasıl zorbalık yaparsın Minho? Çıldırdın mı?!"
"Sakin ol Ji. En fazla ne olabilir ki?"
"Ölebilir!"
"Ona vurdular diye ölecek değil ya. Üstelik kim sana benim zorbalık yaptığımı söyledi? Ben sadece izledim."
"Aynı şey!"
"Aynıysa aynı. Benimle uğraşma artık."
"Berbat bir insansın!" Minho, sen gayet iyi bir insansın demişti demin. Hangi Jisung doğruyu söylüyordu.
"Minho!" Yere çöktüğümde sırtımda hissettiğim el beni sakinleştirmeye çalışırken Jisung ardı ardına konuşuyordu. "Minho sorun ne? Hey, beni duyuyor musun?" Duyuyordum ama cevap vermek kolay değildi.
"Jisung ben..."
"Shhhh... Sorun yok Minho..." Beni kendine çektiğinde başım göğsüne denk geldi. "Sakinleş"
"Jisung hyung- Oh... Ne yapıyorsunuz?"
"Yok bir şey Yeonjun, kendisi hastam. Şuan panik atak geçiriyor muhtemelen."
"Ah... Yapabileceğim bir şey var mı?"
"Sadece siparişlerimizi iptal et ve arabayı getir." dedikten sonra bana karşı konuştu. "Minho? Beni duyuyor musun?" dediğinde başımı aşağı yukarı salladım. Bu sayede başım göğsüne sürtmüştü. "Güzel, benimle kal. Bana bak." dediğinde başımı hafifçe yukarı kaldırdım.
"Jisung... Özür dilerim." Ağlamam sona erdiğinde gözlerimi kapatıp başımı tamamen göğsüne dayadım.
"Nasıl iyi hissediyorsan öyle konuş Minho. Özür dilemek seni iyi hissettiriyor mu?" Başımı aşağı yukarı sallayarak yanıt verdim. Biraz sonra Jisung arabanın geldiğini söyleyerek beni zorla kaldırmıştı. Beni ön koltuğa bindirdikten sonra kendisi şöför koltuğuna geçti.
"Evin nerede? Seni bırakayım."
"Eve gitmek istemiyorum. Seansın nasıl geçtiği hakkında milyonlarca soru soracaklar. Yalnız olabileceğim bir yere bırakabilir misin beni?" dediğimde bana döndü ama araba kullandığı için hemen geri önüne döndü.
"Seni bu halde yalnız bırakmayacağım. Tekrar panik atak geçirebilirsin."
"Panik atak değildi." dediğimde kaşlarını çattığını gördüm. Bana bakmak istiyordu ama gözünü yoldan alamazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
twwl (The War With Life) /Minsung
FanfictionAşamadığı yas yüzünden acı çeken Lee Minho ve onu bu saldırgan tavırlarından uzaklaştırmaya kendini adayan Psikolog Han Jisung.