*17 yıl önce*
"Hyung, çok acıyor mu?" Küçük oğlan abisinin elmacık kemiğine dokundurdu minik parmaklarını. "Üzgünüm. Sadece beni korumaya çalışıyordu." Hyungu gibi gördüğü kişi onu zorbaların elinden alırken küçük bir kavga başlatmıştı ve abisinin gözünün altına yumruk yemesine sebep olmuştu.
"Sorun değil Lix." Kardeşinin elini tutup diğer elinin yanına bıraktı.
"Onu çağırıp senden özür dilettireceğim, bekle!" diyerek ayaklandı ve çatı katından koşarak uzaklaştı. Merdivenleri hızlı hızlı inerken son basamakta çarptığı bir oğlanla yere düştüler. Diğer çocuklara göre saçı daha uzun olan çocuk üzerine düşen çilli çocuğun yüzüne baktı şaşkınca. Gözü şişmiş, dudağı patlamış ve anlı kanamıştı.
"Hey, sen iyi mi-"
"Ah! Özür dilerim." diyerek hemen ayaklandı. Bir elini uzatıp üzerine düştüğü oğlanı kaldırma teklifinde bulundu. Uzun saçlı oğlan bir süre düşünüp eli tuttu fakat kalkmaya çalışırken ona elini uzatan zayıf çocuk tekrar üzerine düştü. "Ah!"
Uzun saçlı bu duruma gülerken çilli olan endişeyle bakıyordu. "Özür dilerim, bilerek olmadı!"
"Sorun değil çilli çocuk." diyerek kendisi ayağa kalktı. Hemen ardından çilli çocuğun iki elini tutarak onu da kaldırdı. Bir eli hala kendinden çok daha küçük bedene sahip oğlanın elini tutarken diğer eliyle dudağındaki yaraya dokundu. "Buraya," dedikten sonra eli oğlanın gözüne gitti. "Buraya ve buraya" En son da anlına dokunduğunda çilli çocuğun ağzından ufak bir inilti koptu. "Ne oldu?"
"Çok sakar biriyim merdivenden düştüm yine." diyerek yalan söyledi. Eğer zorbalık gördüğünü söylerse daha çok üstüne giderlerdi.
"Ben de daha önce çok düştüm merdivenden. Bu merdivenden düşmekle olacak bir şey değil." Çilli olan bir şey demeyince çenesini tutup yüzlerini yakınlaştırdı. "Zorbalık mı yapıyorlar? Kim yapıyor?"
"Kimse bir şey yapmıyor." Abisini hatırlayınca önce elini sonra yüzünü uzun saçlı oğlandan kurtardı. "İşim var, gitmem lazım." Koşarak merdivenleri inmeye başladığında arkasında meraklı bir çocuk bıraktı.
Bu meraklı çocuk üst kata doğru hızlıca çıktı. Eğer zorbalık görüyorsa zorbalar hala oradadır, değil mi?
Terasa çıktıktan sonra etrafına bakındı. Duvarın başına çökmüş arkadaşını görünce hızlıca yanına gitti. O çocuğa ne olduğunu görmüş olabilirdi. "Minho, ne yapıyorsun burada?"
Duyduğu sesle başını kaldırıp arkadaşına baktı Minho. "Hyun? Asıl sen ne yapıyorsun burada?"
Hemen arkadaşının yanına oturup kulağına fısıldadı. "Merdivenlerde bir çocukla çarpıştım, yüzü falan darmadağındı. Merdivenden düştüm dedi ama dövüldüğü çok belliydi. Ben de onu dövenleri bulmak için buraya çıktım. Sen gördün mi kimseyi?"
"Hayır." diyerek yalan söyledi.
"Alt katlara bakayım o zaman." Hyunjin tam terastan çıkacakken arkasını döndü. "Neden burada olduğunu söylemedin daha."
"Bilmen gerekmiyor çünkü."
"Senin keyfin yerinde değil. Gidiyorum ben." Minho'nun bir şey demesine izin vermeden kapıdan çıktı Hyunjin.
Birkaç dakika sonra Felix, elini tuttuğu Jisung'u getirdi çatıya. "Geldik hyung!" Koşarak abisinin yanına gitti. "Hala acıyor mu?" diye sordu bir eli Jisung'un elini tutarken. Jisung'un özür dilemek istemediğinin farkındaydı. Kaçmasını istemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
twwl (The War With Life) /Minsung
FanfictionAşamadığı yas yüzünden acı çeken Lee Minho ve onu bu saldırgan tavırlarından uzaklaştırmaya kendini adayan Psikolog Han Jisung.