'2'

43 5 23
                                    

"Kimse bana benle yaşıt bi çocuğun psikoloğum olduğunu söylememişti." diyerek girdiğimden beri gözlerini üzerimden ayırmayan genç çocuğa ilk cümlemi kurmuştum. Çocuk resmen benle yaşıttı. Hatta belki daha küçüktü. Bu çocuk işinde nasıl uzman olabilir ki? Kim küçük bi çocuğu uzman yapmıştı?!

Güldüğünde hala gözleri üzerimdeydi. "Niye? Yaşıtların psikolog olamaz mı?"

"Şaşırdığım konu uzman olman. Babamdan duydum: Seul'un en iyi psikoloğuymuşsun. Hem de ilk senende."

"Babam, annem, abim... Hepsi psikologdu. Üçünün de kendine has farklı yöntemleri vardı ve bunu birbirlerine bile söylemezken hepsi bana söylüyordu. Bu üç kişinin üç yöntemini birleştirerek kendi tarzımı oluşturdum ve bu sayede en iyisi oldum." dediğinde niye böyle bir itirafta bulunduğunu sorguladım. Sonra aklıma gelen soruyla kaşlarımı çattım.

"Peki ailen sen onları geçtin diye sana ufak da olsa kin beslemiyor mu? Ben babamı geçip Kore'nin en başarılı holding sahipliğini kapıp onu ikinciliğe itsem beni evlatlıktan reddetmekle kalmaz holdingimi batırmak için gangsterlerle mafyalarla iş birliği yapardı." dediğimde güldü. Niye hep gülüyordu.

"Benim ailem hiç kıskanç olmadı. Eminim şuan diğer taraftan beni izliyor ve benimle gurur duyuyorlardır." Diğer taraf mı?

"Diğer taraf derken... Öldüler mi?"

"Evet. Babamın müşterilerinden biri mafyaydı. Babam onu kurtaramayınca mafyanın arkasındaki belalı tipler ailemi katletti. Benden haberleri yoktu ki zaten o gün evde değildim. Eve geldiğimde üçünün de cesediyle karşılaşmıştım." dedikten sonra durdu. Aklımdaki soruyu sordum.

"Kaç yaşındaydın?"

"10. Evet, ben de senin kardeşini görüşün gibi 10 yaşımda ailemin cesedini gördüm. İkimiz de 10 yaşımızda ilk defa yaşadık ölümü." dediğinde yutkundum. Ben sadece kardeşimi görmüştüm. O ise tüm ailesini kaybetmişti. O da duyuyor muydu ailesinin seslerini? Hayır... Duymuyordu. Çünkü onun yüzünden ölmemişti ailesi. Onların çığlıklarını duymamıştı.

"Bunu niye bana anlatıyorsun ki? Benim sana anlatmam gerekmiyor mu?" Yani daha önce gittiğim tüm psikologlar sadece beni dinlemişti.

Oturduğu sandalyeden kalktıktan sonra masanın etrafını dönüp karşımdaki koltuğa oturdu.

"Abimin yöntemiydi bu; eğer hastanın güvenini kazanmazsan hiçbir şey elde edemezsin. Bu yüzden kendi geçmişimi sana anlatarak senin de bana güvenmeni sağlıyorum. Hem ben zaten senin yaşadıklarının az birazını biliyorum. Bilgilerinin yazdığı belgede çoğu şey ayrıntılı şekilde anlatılıyor. Diğer herkes senin dosyadaki kadar olduğunu sanıyor ama dahası olduğunu biliyorum. Devamını duymak için buradayım." dediğinde biraz anlamıştım.

"Sana verdikleri dosyada ne yazıyor?"

"Kardeşin kendini okul binasından aşağı bırakıtken orda olduğun ve bunun yüzünden uzun süreli bir yasda olduğun. Üstelik kardeşini kurtaramadığın için kötü olduğun da yazıyor."

"Yalan." dedim hiç durmadan. "Kardeşimi kurtaramadığım için kötü değilim. Ağır bir vicdan azabı duyuyorum."

"Açılmaya başladın, güzel. Peki ne için vicdan azabı duyuyorsun?" dediğinde yutkundum. Boğazım düğümlendiğinde önümdeki sürahiyi alıp yanındaki bardağa su doldurdum. Bardağı alıp titreyen elimle dudaklarıma yaklaştırdım. Zar zor suyu içtiğimde biraz daha iyi olmayı ummuştum ama bu lanet suyun da önceki psikologlar gibi bi boka yaradığı yoktu.

Gözlerimi kapatıp dirseklerimi dizlerime, alnımı da ellerime yasladım. Sadece birkaç saniye sonra ellerimi saran ellerle başımı kaldırdım. Psikoloğum yere çökmüş ve soğuk ellerimi sıcak ellerinin arasına almıştı.

twwl (The War With Life) /MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin