Bir anda gelmesinin etkisiyle geriye doğru sendelediğimde bir eli belimi buldu, diğeri ise yanağıma çıkıp yüzümü yönlendirdi. Öpüşüne yetişmeye çalışırken kollarımı kaldırıp boynuna doladım bedenimi onunkine yapıştırdım. Yapmak üzere olduğumuz şeyi düşündükçe kalbime kramp giriyordu, kasıklarım yanıyordu.
Öpüşmemiz deminkinden de derin bir şekilde ilerlerken dudağımı ısırdığında geri çekilmeden acıyla inledim. "Hass..."
Geri çekilip benden tamamen ayrıldığında kollarımda ayırdım. "Dayanamayacağım Minho."
Elini saçlarına çıkarıp arkasını döndüğünde ona arkadan sarılıp ellerimi kasıklarına uzattım. "Kim sana dayanmanı söyledi ki?" Ellerim altındaki hafif şişliği okşarken dudaklarımı boynuna değdirdim ve sulu öpücükler bıraktım.
"Ben gerçekten buna zorluyorsun." diyerek arkasını döndü. Ben de dayanamıyordum, Jisung'u omuzlarından tuttuğum gibi yatağa ittim.
Beklenmedik hamlemle yatakta öylece yatan Jisung'un üzerine çıktım ve bacaklarımı iki yanına koydum. Kasıklarına oturduğumda gözleri gözlerime bakarken titrek bir nefes aldı.
Deliriyordum. Neden böyle hissettiğim hakkında bir fikrim yoktu ama şuan onu o kadar çok istiyordum ki. Bundan önceki ilişkilerimde üstte olmama rağmen şuan Jisung'un altında olmak için kıvranıyorum kucağında. Üstelik bu duygu daha öncekilere benzemiyordu, kalbim sıkışıyordu.
"Ne yaptığını bilmiyorsun." dediğinde gülerek üzerine eğildim. Kalçamı hafifçe kaldırıp indirerek kendimi ona sürttüğümde ufak bir zevk nidası çıkardı.
"Bilmediğime emin misin?" Göğsümü onun göğsüne yaslayıp deminki kalça hareketime devam ettim. O başlatmıştı, artık kaçamazdı.
"Altta olmam ama." diyerek gülümsedi ve ellerini belime yerleştirdi.
"Altta olmanı isteyen yok zaten." Doğrulup kasıklarımı kasıklarına sürtmeye devam ederken üzerimdeki tişörtü eteklerinde tutup çıkardım. Belimdeki ellerinden biri göğsüme çıkarak üst bedenimi okşadı.
Tişörtümü yere attıktan sonra beni sağına doğru döndürüp altına aldı. Kendi tişörtünü de çıkarıp benim attığım yere attıktan sonra üst bedenine baktım. Göğsünün tam ortasından başlayan ve sol göğsünün altına doğru inen bir yara izini gördüm ilk önce. Daha sonra karnındaki üç adet dikiş izi çekti dikkatimi. Son olarak da omzundaki yanık yarasını gördüm.
"Jisung-"
"Onlara bakma." Hafifçe eğilip çenemi tuttu ve gözlerine bakmamı sağladı. "Bunlar çok eski yaralar. Önemli değil yani. Senin yaralı olmamana sevindim."
Ellerimle yaralarına dokundum hafifçe. Çok eski yaralar olduğu belliydi, ama canı yanacakmışcasına korkarak dokundum pürüzlü tenine.
"Nasıl oldular?"
Derin bir nefes verdikten sonra biraz geri çekilip dudaklarını boynuma yöneltti. Demin kanattığı yeri nazikçe öptü. "Burası için özür dilerim. Kendimi tutamamıştım."
"Nasıl oldular diye sordum."
"Bilmene gerek yok." Nazik öpücüklerini boynuma bırakmaya devam ederken ellerinden biri eşofmanımın ipini bulduğunda onu yukarı doğru ittirip geri çekildim.
"Söylemezsen devam etmeyiz-"
Amacım tehdit etmekti. Gülümseyerek uzandığım yatakta beni yalnız bırakıp "Canıma minnet." diyerek ayağa kalkması değil.
Hızlıca doğrulup kaşlarımı çatarak sırtına baktım. Sırtında da benzer bir çok yara vardı. "Ne demek canıma minnet?!"
"Canıma minnet demek." Tişörtünü yerden aldı ve üzerine geçirdiğinde hemen ayağa kalktım ve omzuna bir yumruk attım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
twwl (The War With Life) /Minsung
FanfictionAşamadığı yas yüzünden acı çeken Lee Minho ve onu bu saldırgan tavırlarından uzaklaştırmaya kendini adayan Psikolog Han Jisung.