9. Bölüm

72.5K 3.7K 689
                                    

"Yeniden tanışalım mı? Ben Kıdemli Üsteğmen Gökçen Toprak," dedim, kaşlarımı havaya kaldırıp onu sınar gibi bakarak. Ama Sercan, ciddiyetimin tam tersi bir tepki verdi. Bir anda kahkaha atmaya başladı, öyle büyük ve içten bir kahkaha ki, ben sadece şaşkınlıkla bakakaldım. Kahkahası sürerken, sakallarının arasından gamzeleri ortaya çıktı. O an duraksadım.

Tam yedi ay geçirdim bu adamla ama gamzesi olduğunu ilk defa görüyordum. Tabii, kampta hiç gülmediği için böyle bir detayla karşılaşmamıştım. Şaşkınlığımı saklamaya çalışırken kaşlarım çatık bir şekilde ona bakıyordum

Sercan hâlâ deli gibi gülüyordu, kahkahalarının yankısı odada dolanırken ben kaşlarımı çatarak onu izlemeye devam ettim. Gözlerimi ondan ayıramıyordum; sanki başka birine dönüşmüştü. O sırada sorgu odasının kapısı tıklatıldı.

Derin bir nefes aldım, gözlerimi Sercan’dan ayırarak kapıya doğru ağır ağır yürüdüm. Kapıyı açıp dışarı çıktığımda, karşımda Albay'ı buldum.

“Albayım?” dedim, kaşlarımı kaldırarak şaşkın bir ifadeyle.

“Üsteğmenim, adamı bırakıyoruz,” dedi Albay, gözlerini benden ayırmadan. Sesi sert ama kararlıydı.

Bir an ne dediğini anlayamadım. “Anlamadım, ne demek adamı bırakıyoruz?” dedim, sorgulamaya devam ederek.

“Duyduğun gibi,” dedi Albay, derin bir nefes alıp ciddiyetini koruyarak. “Az önce üstlerden bir mail aldım. O adam... gizli görevdeki bir askermiş.”

"Ne demek askermiş? O adamla aynı anda nasıl kampta olabiliriz? Birbirimizden neden haberimiz olmadı? Ya onu öldürseydim?"

“Ne demek askermiş?” dedim, sesim biraz yükselmişti. “O adamla aynı anda nasıl kampta olabiliriz? Birbirimizden neden haberimiz olmadı? Ya onu öldürseydim, ya o beni öldürseydi?”

Kalbim hızla atmaya başladı. İçeride kahkahalar atan adamın meğer bir asker olduğunu öğrenmek, bunca zaman hiçbir şey fark etmemiş olmam aklımı zorladı. Kampta gerçekten de hain en başından beri oydu. Ben belgelerin peşinde rol yaparken o neler neler yapıyordu acaba? Albay’ın yüzündeki ciddiyet devam ediyordu ama sözlerimle gözlerinde bir anlık bir endişe ve telaş parladı.

“Sercan Açık davası çok gizli olduğu için bizim haberimiz yoktu. O askerin görev yeri de o kamp değildi. Yeni kurulan kampa komutanının onayını almadan gelmiş, biz o yüzden bilmiyorduk.”

Sözleri kafamda yankılandı. İçerideki adamın sıradan biri değil gizli bir asker olduğunu öğrenmek aklımda daha fazla soruyu peş peşe getiriyordu.

Albay derin bir nefes alıp ciddiyetle konuşmaya devam etti. "Adı Kuzey Atasoy. Yüzbaşıymış, ancak bu görev sonucunda rütbesi 'Binbaşı' olarak terfi ettirilecekmiş. Artık burada, Mardin'de görev yapacak. Timine tayin haberi gitmiş bile. İki hafta sonra timiyle birlikte göreve başlayacaklar."

Kelimeleri sindirmeye çalışırken içimde hafif bir rahatlama hissettim, ama Albay'ın sözleri bitmemişti. Yüzüme baktı ve bu sefer sesi daha yumuşak bir ton aldı. “Ayrıca, koskoca kampın içinde bilmeden bir Türk askerinin hayatını kurtardığın için seninle ilgili de hızlı bir yazı geldi.”

Şaşkınlıkla Albay’a baktım. “Bu üstün başarın ve geniş görüşün sayesinde sen de 'Yüzbaşı'lığa terfi edeceksin. Hayırlı uğurlu olsun kızım.”

O an ne düşüneceğimi bilemedim. Sercan'ın gerçekte kim olduğunu öğrenmemin şoku üzerimdeyken bir yandan da terfi haberi beni tamamen hazırlıksız yakalamıştı. Kalbim hızla çarpmaya başladı. O terörist çukurunda yedi ay boyunca ikimizde farkında olmadan birbirimizi korumuştuk.

 TOPRAK (Düzenlenecek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin