İki haftadır bu pislik çukurunda yaşıyordum. Zaman geçtikçe, bu karanlık dünyanın içindeki pislikler ve entrikalar daha da belirginleşiyordu. Her şeyin merkezinde ise Sercan vardı. Onun tüm sırlarını çözmem gerekiyordu; başka bir çıkış yolu yoktu.Geceleri gözümü bile kırpamıyordum. Yatağa her uzandığımda zihnimde planlar dönüp duruyordu. Burada kimsenin dikkatini çekmemeliydim, yoksa ne topladığım bilgiler bir işe yarardı ne de buradan sağ salim çıkabilirdim. Sercan sayesinde bir tür koruma altında gibiydim ama bu güvenliğin ne kadar süreceği belirsizdi.
Bu yüzden kendime bir rol biçmiştim: Masum ve biraz saf kız. O şerefsizlerin dikkatini üzerime çekmeden, birer birer her bilgiyi toplayacaktım. Her korku dolu bakışımla, her küçük sohbette, aslında her biri bir planın parçasıydı. Göze batmamak, şüphe uyandırmamak en büyük silahımdı.
"Rojda, buraya gel çabuk!" diye sert bir ses çınladı çadırın içinden. Sercan’ın sesini duyunca derin bir nefes alıp ürkek adımlarla çadırın içine girdim. Korkmuş gibi görünmek işime yarıyordu, bu yüzden rolümü oynamaya devam ettim. Başımı eğip, alçak bir sesle, "Buyrun," dedim.
Sercan, koltuğunda geriye yaslanmış, bakışlarıyla beni tartıyordu. "Rojda, biliyorum korkuyorsun," dedi, sesi bir parça yumuşamıştı, ama içinde hep o tehditkar ton gizliydi. "Ama sana zarar vermeyeceğimi artık anlamış olman lazım."
Gözlerim yerden kalkmadı, kalbim hızla atmaya devam ediyordu. O ise devam etti, "Geçen kulağıma kamptan bir laf geldi. Buradaki kadınlar bizim birlikte yatmadığımızı anlamışlar." Sözlerinin ağırlığını hissettim, vücudum donmuş gibi oldu. "Buradaki hevaller buna inanırsa sen tehlikeye girersin."
Bir an sustu, ardından soğuk bir gülümsemeyle ekledi, "O yüzden bundan sonra yatağımda yatacaksın. Korkmayasın benden."
İçimdeki ürpertiyi bastırmaya çalıştım, ama yüzümdeki ürkeklik rolü devam etti. Bu yeni gelişme planımın beklenmedik bir köşeye sapmasına neden oluyordu. "Hay ben senin..." diye geçirdim içimden. Sinir damarlarımda dolaşırken, yüzümdeki masum maskeyi bir an bile düşürmemeye kararlıydım. Karşımda oturan bu adam, şerefsizliğin en derin kuyularında yaşıyordu ama tuhaf bir şekilde merhametli görünüyordu. Kafamı karıştıran da buydu. Normalde bu pisliğin içindeki insanların, en küçük bir merhamet kırıntısına bile sahip olmadıklarını bilirdim. Ama bu... Bu başka bir şeydi. Neyse, nasılsa birkaç aya mezarda olacaktı.
Benim için önemli olan tek şey, ondan alacağım bilgilerdi. Gerisi umurumda değildi.
"Başka yolu yok mudur?" dedim, sesi titrek çıkararak. "Be-ben yine tek yatsam... Nerden bilecekler ki?"
Sercan’ın gözleri üzerime dikildi, dudaklarında sinsi bir tebessüm belirdi. "Bilemezsin Rojda. Burada herkes birbirinin arkasından iş çevirir. Tek yol, şüpheye yer bırakmamak," dedi it.
"Bak, anlamıyorsun," dedi Sercan, sesi bu kez daha ciddi ve tehditkar bir tona bürünmüştü. "Bu bir oyun değil. Bunu öğrenirlerse ne yapacaklarını sanıyorsun? Başkan sıkılmış kızdan, sıra bizde derler. Sana zarar gelmeyeceğine dair söz verdim."
Sözleri sertti, ama altındaki yumuşak tonda kendini haklı çıkarmaya çalışan bir adam vardı. "Bana güven," diye devam etti. "Sana dokunmayacağım. Zaten zorla sahip olacak değilim. Hem tipim de değilsin, korkma."
İçimdeki öfkeyi bastırmaya çalışırken, yüzümde bir kararsızlık ifadesi oluşturdum. Onun bu tavrı, kendini iyi biri gibi gösterme çabası, midemi bulandırıyordu. Ama buradaki oyunda hayatta kalmam gerekiyordu. Bu adamın güvenini kazanmak, onu ne kadar tanıdığımı belli etmeden kontrol altına almak zorundaydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TOPRAK
ActionÜsteğmen GÖKÇEN TOPRAK, Çok zor şartlara karşı vermiş olduğu mücadelede hayatı yenmiş bir kadın... Bu buruk kadının aile sıcaklığını bulma yolunda karşısına çıkan; ihanet, yalanlar, bedeller ve sırlar ile mutluluk, eğlence ve aşk'ı bulma hikayesine...