BÖLÜM 3

151 8 15
                                    

Bir ay sonra

Cansu'nun Ağzından

Bugün o gün! Bugün gidiyorum! Sabah bileti paraları ve bavulu kontrol ettim. Giysilerim, bir iki kitap, mp3çalar, laptop, kulaklık, cüzdan, telefon, kimlik, akbil, su, bisküvi... Bankadan tüm paramı az önce çektim. Çok heyecanlıyım. Planım hazır. Demirağ Müzik Akademisi... Turkiye'nin en ünlü, en iyi, en büyük müzik akademisi... Sınav süresince akademinin yurdunda kalacağım. Sınavı kazanırsam, mülakatı geçersem yurt da eğitim de ücretsiz! Ama geçemezsem... Off geçerim ya! Yani umarım...

Okul hayatı yine normal geçti. Ama ev... Ne olacağı hakkında hiçbir fikrim yok...

"Cansuuu! Hayırdır kızım, kafana saksı mı düştü?" Bu annem. Ne diyor böyle? Yoksa kırmızı bavulu mu gördü?! Tamam Cansu, sakin ol... sakin ol...

"Niye ki anne?"

"Kızım yeni yıkanmış giysilerin yok ortada, ütü de sıcak... Sen basbaya tüm giysilerini kurutmuş, ütülemiş, toplamışsın. Dur bir bakayım şunlara. Sen şimdi tam becerememişsindir. " Ne!? Odama girecek... Hayır, giremez! Girmemeli. Tüm param, bavulum, biletim her şeyim odamda. Aa! Kapıyı zorluyor.

"Bu kapı niye kitli kızım!?" Çabuk düşün Cansu, çabuk!

"Ee, şey anne... b-ben... size bir sürpriz hazırlıyorum!"

"Ne sürprizi?" Haydaa! Niye sürpriz dedim ki ben şimdi, off! Çık işin içinden, hadi bakalım...

"Biliyorum mimar olamamı istiyorsunuz. Ben de... size bir ev tasarlıyorum! N'olur içeri girme. Sürpriz bozulur yoksa..."

"Peki, tamam." Ohh! Atlattım. Sırıtarak uzaklasti yanımdan. Sevindi belli ki. Ben gidip de yalan söylediğimi öğrenince kimbilir ne yapacak...
***

Akşam oldu. Yatma vakti... Yatağa girmeden önce anneme, babama ve İpek'e sıkıca sarıldım. Şaşırdılar, olduğunu anlayamadılar. Çünkü bunun son sarılışımız olduğunu, bunun bir veda olduğunu bilmiyorlardı. Odama girdim. Her şey hazırdı. Tek yapmam gereken gece saat 2 buçuğu beklemek ve kimseye fark ettirmeden evden çıkmak olacaktı.
***

Yazarın Ağzından

Ölüm sessizliğindeki evde Cansu'nun kapıyı gıcırdatarak açması yankılandı. Tüm ev halkı uyuyordu. Cansu, kocaman kırmızı bavulu kucağını aldı. Sürüklese çok ses çıkarırdı. Ne de ağırdı! Gözü bir anda İpek'in odasına kaydı. Kapıyı araladı. İpek uyuyordu. Gözleri doldu. Onu çok özleyecekti. Yaklaşıp yanağına bir öpücük kondurdu kardeşinin. Saat gece üçe geliyordu. Geç kalacaktı. Koşar adım merdivenlerden indi. Salona son bir kez baktı ve kapıdan çıkıp gitti...

Cansu'un Ağzından - Uçak

1,2,3,4...30! Hah, 30A! Koltuğum... Koridor tarafı ama olsun. Şuanda ailem mışıl mışıl uyuyor ve ben İstanbul'a kırmızı bavulumdaki hayallerim ile birlikte gidiyorum. Demirağ Müzik Akademisi, bekle beni... Ben geliyorum!

Uçak yükselişe geçiyor... Yıllardır yaşadığım yerler gözlerimin önünde bulutlara karıştı. Kendimi çok tuhaf hissediyorum. "30A" koltuğumun adı... Bu ismi asla unutmayacağım. "30A"...

Gözlerimi kapadım. Kendimi rahatlatmak için kendi yazdığım bir şarkıyı söylemeye başladım içimden:
Hiç beklemediğim bir anda layla laylayla!
Sen çıktın karşıma layla laylayla!
Aşk buymuş işte!
Ben sende tattım..."

Arkamda oturan erkekten, (31A'dan) gelen sesle kendime geldim:

"Pişşt! Güzel sesli fıstık! Naber?" N'oluyor ya? Hemen olduğum yerde ayağa kalktım. Yüzümü bile çevirmedim adama. Daha yüzümü bile görmden fıstık diyorsa kimbilir nasıl çapkın bir herifin tepkidir... Bir dakika! Güzel sesli mi dedi o?! Yoksa ben farketmeden içimden söyleyeceğime sesli mi söylemişim şarkıyı! Ben bunları düşünürken adama cevap vermeyi unuttum

"Huuhuu! Yaşıyor musun yoksa öldün mü?" Eliyle beni sarstı. Hemen adama döndüm. Adam diyorum ama lafın gelişi... Benim yaşlarımdaydı o da. Sarı saçları, yeşil gözleri vardı.

"S-siz bana nasıl fıstık-mıstık diye hitap edebilirsiniz beyfendi!?" Kekeledim, lanet olsun!

"Affedersiniz ama kaç saattir sesli şarkı söylediğinizden dolayı sizi uyarmak için sesleniyorum.Baktım duymuyorsunuz ben de ilginizi çekecek şekilde sesleneyim dedim. Bakıyorum da ilginizi çekti!.." Tek kaşını havaya kaldırıp pis pis sırıttı. Çok sinir oldum. Ne ukala birisiydi bu ya!

"Ne münasebet! B-ben sadece eee şey..."

Tek kaşını bu sefer çok daha yukarı kaldırarak alayla sırıttı:
"Ney?"

"Gülmeyi keser misiniz bayım! Ayı mı oynuyor burada?"

"Ne varmış gülmemde? Bir sorun mu var?" Çattık ya! Adama bak!..

"Evet var! Gülüşünüz belki beni... GENİŞLETİYOR!" Bir dakika! Ne dedim ben! Genişletiyor dedim resmen! Bunu demiş olamam! Üff hayır be!

"Ahahah! 'Genişletiyor!' mu?" Gözlerini kocaman açarak yine o tek kaş havada sırıtışını yaptı. Rezil oldum ya!

"Geriyor diyecektim yaa, valla! Gülüşünüz beni geriyor."

"Ooo, hayır küçük hanım. Dediniz bir kere! Size iyi genişlemeler!" Küçük hanımmış, hıh! Aynı yaşlardayız be! Yine o sinir bozucu tek kaş havada sırıtışını yaptı, off!

Hostes bize doğru geliyor:
"Lütfen ayakta durmayın. Hanımefendi önünüze dönün ve oturun lütfen. Siz de bayım!

"Peki hostes hanım. Size çok güzel olduğunuzu söylemiş miydim?" demesin mi! Hay allahım ya! Ben gösteririm gününü şimdi ona! Koltuğuma oturdum ve sesli bir şekilde şarkımı söylemeye başladım, sırf ona inat:

"Hiç beklemediğim bir andaa! LAYLA LAYLAYLAAAA!
Sen çıktın karş-"

"İnadına mı yapıyorsun?!" Ayağa fırlamıştı. Bu sefer tek kaş havada gülme sırası bendeydi. Kollarımı göğsümde birleştirip onun gibi sırıttım. Ama bir türlü tek kaşımı havaya kaldıramıyordum.

"Niye Küçük Emrah gibi kaşlarını kaldırıyorsun?" dedi alayla. Herzamanki pozunu takındı. Çok profesyoneldi tek kaş havada sırıtmada... "O yapmaya çalıştığın böyle olur." Sinir yaa! Sırf sinir!

"Hiç de bile!" Niye böyle dediğimi ben de bilmiyorum ama sinirle koltuğun dışına doğru bir adım attım. Tam o sırada uçak sallandı ve yere kapaklanıverdim . Adam hemen yanıma, koridora çıktı. Yüzükoyun yatıyordum yerde. Nerde bu hostesler!!?! Hostes mostes yok çaresiz adama elimi uzattım. Hemen tuttu. Öyle bir hızla çekti ki beni, kendimi onun kollarında buldum. Kıpırdayamıyordum. Belki de kıpırdamak istemiyordum. Off, ne diyorsun Cansu ya! Senin bu adamla işin olmaz!

"Bir dahaki sefere daha dikkatli olmalısın Genişleyen Kız..." Tek kaşını kaldırdı yine ama bu sefer ki gülüşü çok içtendi. Onun kollarında oluşum garip hissettiriyordu. Ben de gülümsedim.

"Genişleyen Kız mı" dedim gülerek. Beni tutup kaldırdığı elleri hâlâ kollarımdaydı. Benim de öyle...

"Aaa! Unutmuşum... Güzel Sesli genişleyen Kız!"

"Ciddi misin!?" dedim. O etrafına baktı. Uçaktaki kimsenin umrunda değildik. Hostesler bile ortada yoktu.

"İyi peki peki... Güzel Sesli Genişleyen Fıstık! Bak şimdi tam oldu!" Egom okşanmıştı ama ne bu
samimiyet canım!? Hemen kollarından sıyrılıp sinirle kaşlarımı çattım. Klasik gülüşünü yaptı.

"Tamam, tamam yaa! Ama sen de ismini vermiyorsun ki sana isminle sesleneyim..."

"Adım Cansu. Cansu Güler."

"Benim de Poyraz. Ee hadi bakalım ismini verdin,cep telefonunu da versene! Belki ararım..." Tek kaş havada sırıttı her seferinde olduğu gibi...

"Odunsunnn!!!"

Hışımla yerime oturdum. Hem ben telefonumu vereceğim hem de işine gelirse beni arayacak! Yok yaa! Kızım Cansu, dikkat et kendine buralarda. Valla amazon ormanları mübarek, daha ilk günden oduna rastladın!..

Kırmızı BavulHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin