Önceki Bölümden
"Adım Cansu. Cansu Güler."
"Benim de Poyraz. Ee hadi bakalım ismini verdin,cep telefonunu da versene! Belki ararım..." Tek kaş havada sırıttı her seferinde olduğu gibi...
"Odunsunnn!!!"
Hışımla yerime oturdum. Hem ben telefonumu vereceğim hem de işine gelirse beni arayacak! Yok yaa! Kızım Cansu, dikkat et kendine buralarda. Valla amazon ormanları mübarek, daha ilk günden oduna rastladın!..
Cansu'nun Ağzından
"Odunsunnn!!!" diye bağırdığımdan beri Poyraz beyefendisiyle hiç konuşmadım. Zaten uçak da inişe geçti. Hostesler az önceki sallanmanın (beni yere kapaklatan sallanmanın) minik bir teknik arıza sebebiyle olduğunu, bunu düzeltmek için bir süre bize hizmet veremediklerini, daha demin onların yokluğunda istediğimiz bir şey olduysa şimdi bildirmemiz gerektiğini söylediler. Demek ki ben düşüp, Poyraz'la tartıştığımda bu yüzden kimse ortalıkta yoktu. Neyse bunları boşver Cansu. Ya, İstanbul'a geldin! Hayallerine kavuşacaksın!.. Acaba ailem şuan benim yokluğumu fark etmiş midir? Bir dakika! Ya polise giderlerse?! Gerçi 18 yaşındayım ama yine de kaçırılmış olduğumu falan düşünebilirler. Giysilerim ve bavulumun yokluğundan belki kaçtığımı anlarlar... Düşük bir ihtimal bu ama. Bir şey yapmalıyım... Mesaj bıraksam... Evi arasam... İpek'i arayıp aileme haber verdirtsem... Mektup yazsam... hem somut bir şey olur ellerinde hem de daha anlamlı olur. En iyisi bir mektup yazıp eve postalamak...
Hemen bir kağıt çıkardım çantamdan. Yazmaya başladım:
"Biliyorum... Yokluğumu fark ettiniz ve beni merak ettiniz. Meraklanmayın her şeyi açıklayacağım. Anne hani size bir sürprizim olduğumu söylemiştim ya. İşte o sürpriz size özel ev tasarlamam değildi, hiç bir zaman da olmayacak... O sürpriz benim hayallerimdi. Belki bana çok kızacaksınız. Belki değil, kızacaksınız işte... Ama artık kızsanız da bir faydası yok. Çünkü ben sizin kuklanız değilim. İşte söylüyorum: Ben müziğe aşığım. Biliyorsunuz... Ama bana hep engel oldunuz. Sizin baskınızla mimar olmamı istediniz hep. Ben buna dayanamıyorum artık. Kendi hayatımı yaşamalıyım. Benim de kendi hayallerim olmalı. Bu hayat sizin değil benim... Bunu anlamak zor sizin için ama üzgünüm... anlamalısınız!.. Ben İstanbul'dayım. Beni sakın merak etmeyin. Ben iyi olacağım. İyi olamazsam bile mutlu olacağım... Bunun garantisini verebilirim. Sizi seviyorum...
Kızınız Cansu..."
Kağıda uzaktan şöyle bir baktım. Kalbime bir deve oturdu resmen. Yoksa öküz mü denirdi ona? Bilemedim şimdi...
Bunu havalimanına inince ilk iş postalamalıyım. Yoksa mektup ellerine ulaşana dek her şey için çok geç olabilir...
Poyraz Bey homurdanıp duruyor arkamda. Kim bilir hangi sevgilisiyle mesajlaşırken öbür sevgilisi ona trip attı!.. Ne de olsa en az 5 sevgilisi vardır. 15 de olabilir... İç sesim lafıma karıştı hemen:
Ne diyorsun sen Cansu ya! Amma da abarttın!
Niye olmasın? Çocuk yakışıklı, sarışın yeşil gözlü, çapkın zaten. Çoğu kız
böylelerine hasta...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırmızı Bavul
Genç KurguHayallerinin peşinden koşan bir kız, ne istediğini bile bilmeyen çapkın bir erkek... Yolları kesişse ne olurdu sizce? Cansu'nun en büyük hayali şarkıcı olmaktı. Disiplinli ve onu mimarlığa zorlayan bir aileye sahip olan Cansu 18'ine bastığında hayal...