Yepyeni bir bölümle yine karşınızdayım. Bildiğiniz üzere Zooey Deschanel Cansu, Drew Van Acker da Poyraz. İlk bölümde Cansu'nun fotoğrafını görmüştünüz. Bu bölümde de fotoğraf olarak Poyraz'ı koydum. Şu ana kadar hep Cansu'nun ağzından dinlediniz. Yakın bölümlerde Poyraz'ın ağzından da anlatmayı düşünüyorum. Hepinize iyi okumalar... ;)
Önceki Bölümden
Kırmızı bavulun içindeki hiçbir şey bana ait değildi! Hepsi erkek t-shirtleri, yırtık pantolonlar, marka gömleklerle doluydu. Bavulu şok içerisinde yatağa boşalttım. Gözlerimden yaşlar iniyordu. Bavulda erkek giysileri, laptop, erkek parfümleri ve türlü türlü şeyler vardı. İnanamıyordum. Daha İstanbulda'ki ilk günümde bavulum kayıptı. Kırmızı bavul kayıptı! Her şeyin başlangıcı kırmızı bavulum bir başkasınınkiyle karışmıştı! Kimbilir hangi adamın bavulunu almıştım!.. Her şeyim, her ama her şeyim tüm umutların hayallerim o bavuldaydı. Ama şimdi yoktu... Tüm güvende olsun diye bavula koyduğum paralarım, giysilerim, laptopum... Hepsi gitmişti... Hepsi...
Cansu'nun Ağzından
El çantama şöyle bir baktım. İçinde sadece taksiciye verdiğim paradan kalan 50 lira bulunan cüzdan, kimliğim, Demirdağ Müzik Akademisi'ne başvuru formlarım, telefonum, bir kalem, birazcık da bisküvi vardı. Elimde olan bana ait tek şey bunlardan ibaretti. Telefonumu elime alıp, hemen uçuş şirketini aradım. Yanıt yok... Tekrar denedim, yanıt yok... Tekrar, tekrar, tekrar... Mülakatların başlamasına son 10 dakika kaldığını fark edene kadar arayıp durdum. Elbisem çok kötü yırtılmıştı. Bu halde asla odamdan çıkamazdım...
Yapacak bir şey yok Cansu...Senin olmasa da bir an önce şu adamın giysilerini giymelisin!.. Giysilere baktım. Mavi bir gömlek, altına da bir kot pantolon seçtim giymek için aralarından. Giydikten sonra çok da kötü olmadığını fark ettim. Neyse ki adam senin yaşlardaymış Cansu yoksa kimbilir nasıl olurdu bu giysiler?.. Her ne kadar kot biraz kötü dursa da gömleğin mavisi gözlerimle aynı renkteydi ve güzel olmuştu. Bir anda kendime kızdım. Ne diyorsun kızım sen! Geç kalacaksın, sonra göreceksin gözünün rengini!..
Alelacele ilk mülakat sınıfına girdim. Ama ortalıkta kimsecikler yoktu... Her halde sınıfları karıştırdım diyerek öbür sınıflara gittim. Ama tüm sınıflar boştu. İçimi bir telaş kapladı. Cansu, Selin sana anlatırken yanlış anladıysan bu koca akademide o sınıfları bulman imkansız, işte o zaman sen hele bir mülakatlara gireme, hele bir gireme saçını başını yolarım senin!!! Evet! Ciddiyim, kendimi kendi saçımı başımı yolmakla tehdit ediyorum ve yaparım da!..
***
Tüümm ama tüümm sınıflara baktım. Gerçekten! Kimsecikler yok... Daha fazla dayanamayacağım. Doğru Selin'e!.. Hah! İşte orda, resepsiyonda.
-Selinn! Seliinn! Tüm sınıflara baktım kimse yok ortalarda. Mülakatlara son 2 dakika kaldı. N'olur yardım et!..
-Cansu... Bilmiyor musun? Mülakatlar ertelendi. Sana kimse söylemedi mi?
-Yoo...
-Bana da sen gittikten hemen sonra haber verdiler... Biliyorsun Demirdağ Müzik Akademisi'ni rahmetli Orhan Demirdağ kurdu. O ölünce tüm akademi Kemal Demirdağ'a ve oğluna geçti. Onlar buranın en ama enn büyüük yöneticileri! Yıllardır hiç uğramamışlardı akademiye. Kemal Bey çok meşhur biliyorsun. Ama gözler önünde olmayı sürekli gündemlerde bulunmayı pek sevmiyor. Yıllardır bu yüzden Marmaris'te sır gibi saklanan bir yerde yaşıyorlar. Daha doğrusu yaşıyorlardı. Şuan da bilemediğimiz bir sebepten dolayı bir sürpriz yapıp İstanbul'a gelmişler. Kemal Bey özel arabalarıyla gelmiş. Ancak oğlu her halde bir değişiklik yapmak istemiş ki bir uçak şirketiyle buraya ulaşmış. Bize de varınca haber verildi. Bizler de tüm işlerimizi iptal edip, erteleyip onları bekliyoruz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırmızı Bavul
Teen FictionHayallerinin peşinden koşan bir kız, ne istediğini bile bilmeyen çapkın bir erkek... Yolları kesişse ne olurdu sizce? Cansu'nun en büyük hayali şarkıcı olmaktı. Disiplinli ve onu mimarlığa zorlayan bir aileye sahip olan Cansu 18'ine bastığında hayal...