Barış'tan:
Bu adam niye bana far görmüş tavşan gibi bakıyor hammına. Zaten yeterince gerginim, bir de bu maviş gözleriyle bakınca-
"Merhaba Fırat. Ben Barış. Aslında biliyorsun ama..."
"Sen misin o, bana yazan lavuk?"
Bunu söylemesiyle beraber yüzümün şekilden şekile girmesine mani olamamış olacağım ki, delici bakışlarını yüzümden çekerek eliyle sandalyeyi işaret etti. Rahatsızca yerimde kıpırdandıktan sonra karşısındaki sandalyede yerimi aldım. Ellerimi gerginlikten ve heyecandan nereye koyacağımı bilemezken, o ise yüzünde hiçbir mimik olmadan, dikkatlice beni izliyordu. Göz göze gelmemek için etrafın sicilini çıkartırken, bulunduğumuz yerin ne kadar tatlı bir mekan olduğunu farkettim. Buluşma için burayı seçmesi beni şaşırtmıştı. Böyle hödük bir adamdan böyle bir yere davet etmesini beklemiyordum çünkü. Gayet şirin, kendinizi evinizde hissedeceğiniz bir yer gibi görünüyordu.
Daha sonra bakışlarımı yeniden karşımda oturan adama çevirdim. Huysuz biri olduğu 5 kilometre öteden bile anlaşılır seviyedeydi. Sanırım benim konuşmamı bekliyordu. Kolay gelsindi o zaman. Daha çok beklerdi."Niye konuşmuyorsunuz Barış Bey? Medyada car car konuşan o kişiye noldu? Dilinizi tilki mi kaptı yoksa?"
"Elinizdeki bıçakla oynamaya devam etmezseniz konuşacağım." dedim bir çırpıda karşımdaki 0 duygu belirtisi ile bakan adama karşı. Savcı olmasa bir katil ile buluştuğumu bile düşünebilirdim. Şu an öyle bir bakıyor ki, gözlerini içime işliyor resmen.
Sonunda bıçağı bırakıp ellerini masada birleştirdi neyse ki."Gelmene sevindim Barış. Yani tabii benimle medyada konuşan kişi, kendi yerine başkasını göndermediyse."
"Hayır Fırat. Benim."
"Hm."
"Sorun ne? Beni geriyorsun."
"Ne istersin? Ben dibek kahvesi alacağım sadece."
"Dibek kahvesi mi? Daha özgün olamazdın. Ayrıca çok tuhafsın.
"Teşekkür ederim." deyip maviş, mükemmel, çarpıcı, etkileyici gözlerini etrafında gezdirip garsona el işareti yaptı. Daha benim ne istediğimi bile sormadı bu adam. Gerçekten Fırat'ın dediği şeye geliyoruz gibi hissediyorum. "Beni sadece dış görünüşüme göre çözemezsin."
Hata mı ettik ki lan?"İyi de Fırat, ben daha seçmemiştim ne istediğimi. Ne diye çağırdın ki garsonu? Şimdi kadın benim yüzümden bekleyecek başımızda. En utanç duyduğum şeylerden birisi, menüye bakarken garsonun beni beklemesi. Öyle geriliyorum ki, elim ayağıma dolaşıyor. Hatta bu yüzden gözüme takılan ilk şeyi sipariş ettiğim bile olmuştu. Para bize girip çıkmıştık o gün mekandan.
Fırat donuk bakışlarını yüzümde gezdirmesine karşılık öylece ona baktım ben de. Tepkisini hiç bozmaması beni bir hayli gererken, kafasını gelen garsona doğru çevirdi. Az öncekinin tam tersine güler yüzlü bir biçimde kadınla konuşmaya başladı Fırat.
"Ben bir dibek kahvesi alayım. Arkadaşa da çikolatalı pasta lütfen."
Pardon, ne? Bu adam benim çikolatalı pasta sevdiğimi nerden biliyor ki? Lan doğru ya. Mal mısın oğlum, biyografinde "çikolatalı pasta gibiyim, kendimi çok severim ama basit bir seçeneğim." yazıyor ya.
Garsonun Fırat'a cilveli bir şekilde gülümseyip gitmesine şahit olduktan sonra dirseğimi masaya koydum birden. Ve asla normalde cesaret edemeyeceğim bir şeyi yapıp direkt olarak Fırat'ın gözlerine bakmaya başladım. Zalımın gözleri çok güzeldi, anasını satayım.
"Hoşuna gidiyor mu?" dedim bir anda.
"Ne tam olarak?"
"Tüm ilginin üzerinde olması. Görmüyor musun, şu kadına yüz versen iki dakikada lavaboda bulacaksınız kendinizi."
Anında o da, hiç beklemediğim bir şekilde dirseklerini masaya koyup ellerini birleştirdi önümde. Aramızdaki az denilecek mesafeyi göz ardı ederek, o da o güzel bakışlarını sunuyordu bana.
"Çok güzelsin." dedi Fırat bir anda.
Ortamdaki oksijen anında değişirken, ben kalbime hakim olamıyordum. Parmak uçlarımdan başlayan yanma hissi tüm vücuduma yayılırken kesik bir nefes verdim sadece. Sadece bir lafıyla üzerimde bıraktığı etkiye baktığında memmuniyetle gülümsedi ve ardından elini yüzüme doğru yaklaştırmaya başladı Fırat. Ağlayacak gibiyim. Ne yapmaya çalışıyor bu adam?!
Derken alnıma hafifçe vurmasıyla afalladım."Hey! N'apıyors-"
"Evet, bu sizin kahveniz. Bu da sizin pastanız. Afiyet olsun efendim." diye hızlıca araya giren garsona ters bir bakış atmış olacağım ki kadın karşımda zorla gülümseyerek oradan uzaklaştı. Fırat'a baktığımda ise dudaklarını birbirine bastırmış, âdeta gülmemek için savaşlar vermesine şahit olunca hem sinirin hem de utancın vermiş olduğu destekle öne doğru atıldım.
"Komik mi lan şerefsiz?"
"Çıp, çıp, çıp! Sessiz ol."
"Bana niye güzelsin dedin Fırat?" dedim az önceki olaya ithafen. Dalga geçeceği her hâlinden belliydi. Beni güzel bulmadığını biliyordum. Tek istediği beni kendine bağlamaktı. Zaten her hâlinden belliydi bu adamın ilgi norospusu olduğ-
"Öylesin çünkü?"
Ah, hayır hayır! Ben bu adama aşık olmaya başlıyorum galiba. Bana çok güzelsin ded-
"Ama biliyorsun ki, ben insanlarda dış görünüşe önem vermiyorum. Karakterin de şey, hm...
İlgi norospusu herif!
_______________________________________________çok dikkat etmeden yazıyorum kitabı, affola <3