Fırat eli boş gelmemek adına arabayla giderken oradan da markete uğradı. İkram için aldığı içeceğin yanında, bir de 5 tane aldığı için çok sevdiğini anladığım Kinder Penguin çikolatalarından aldı. Alınacakları alıp kasaya geldiğimizde kadın kasiyerin o an Fırat'a bakışını gördüm. Fırat bunu farketmemişti galiba. Çünkü o sırada cüzdanını cebinden çıkarmakla meşguldü. Ben kadına, kadın Fırat'a bakarken bir an için hemen oradan uzaklaşmak istedim. Bu kıskançlık falan değildi. Kim olursa olsun karşındaki kişiye bu denli bakılması çok yanlış bence. Özellikle bu kişi Fırat ise... evet sanırım bu biraz kıskançlığa girebilir. Ama Fırat'ın sevgilisi olabilirdi yani sonuçta. Bunu hiç mi hesaba katmıyor?
Kadın daha sonra zahmet edip gözlerini onun üzerinden çekip tutan fiyatı söyledi. Fırat da parasını çıkarıp uzattı. Tüm bu saçma sapan olaylar bitince, Fırat; nezaketliğinden "kolay gelsin, iyi günler" demeyi de ihmal etmedi. Kadın anında yüzündeki gülümsemeyle ona karşılık verdiğinde Fırat'ı kolundan tutup sürüklemeye başlamıştım."Yine bekleriz!" diye bağırdı arkamızdan.
Yürürken aynı zamanda arkamı dönerek kadına kafa selamı verdim.
Aynı ses tonlamasıyla ben de ona cevap verdim.
"Çok beklersiniz!"Kapıdan bir hışımla çıkıp arabaya geçmiştik. Fırat donuk gözlerle bana bakarken ben de ona bakıyordum. Daha sonra gözlerimi ondan çekip emniyet kemerimi bağladım ve kafamı camdan tarafa çevirdim. Fırat biraz daha bana baktıktan sonra o da önüne döndü.
"N'oldu çılgın prens? Yüzün düşmüş."
"Çılgın prens mi? Prens olacak hâlim mi var sence?"
"O yüzden prens değilsin zaten. Sen prensin biraz daha çılgın halisin. Çılgınsın man." dedi Behlül Ziyagil'i taklit ederek.
Kaşlarımı çatarak yola bakmaya başladım. Fırat yeniden bana baktıktan sonra konuşmaya başladı."Kasiyerden dolayı canın sıkıldı değil mi? Ama bundaki seni ilgilendiren kısım ne onu anlayamadım. Sevgilim değilsin, bir şeyim değilsin."
"N-ne alâkası var? Bir şey olmadı ki zaten. Sen kendi kendine triplere giriyorsun."
"Hahaha! ben mi triplere girmiş oluyorum bu durumda?"
Fırat, kafasını iki yana salladıktan sonra yapmacık kahkahasını durdurdu. Kafasını yeniden yola çevirdi."Ben bir savcıyım Barış. Kadının bana alıcı gözüyle baktığını fark edebiliyorum. Çoğu şeyde dikkatliyimdir, ne kadar belli etmesem de. Ama umrumda bile olmadığı için bunu takmadım. Sen de öyle yapmalısın, hislerimi kendim yönlendirebilirim çünkü."
Yine canımı sıkmıştı işte. Ama beni en başından uyardığı için bir şey diyemedim. Sonuçta karakterinin böyle olduğuyla ilgili kaç defa konuştu benimle. Ondan bir anda değişmesini beklemek saçma olur zaten. O yüzden kafamı sallamakla yetindim.
Bir 10 dakika sonra evin önüne gelmiştik. Ben arabadan çıkıp kapının önüne geldiğimde, Fırat da arabayı park ediyordu. Zile bastıktan sonra duyacağım azarların bilincinde kapıda beklemeye başladım. Neyse ki yanımda Fırat vardı. O varken ailem uzun süredir eve gelmememin konusunu açmazlardı galiba. Böylece bir süre daha buna katlanmak zorunda kalmazdım.
Fırat yanıma geldiğinde kapı da açılmıştı. Kapıda beliren Semra abla, evin hizmetçisiydi. Çok olmasa da zengin bir aileydik. Savaş da babamın yanında işe başlamıştı. Ben kendimi buna daha hazır hissetmediğim için biraz daha evde Sasha ile takılıyordum. Zaten ailemden kimse de bana bu konuda baskı yapmıyordu. Gerçekten iyi bir ailede büyümüştüm.
Ama önceden beridir yapmayı istediğim bir şey var ki; o da sosyal medya fenomeni olmak. Ama bu nasıl olacak, ne hakkında video çekeceğim onu bile bilmiyorum. Sadece... hayal işte. Eğlenirken yapabileceğim bir meslek gibi yani.