Medya: Bu şey değil mi ya, Fırat
_______________________________________________Buluşmanın üzerinden tam tamına yarım saat geçmişti ama ben hâlâ yatakta yüz üstü bir şekilde yatıyordum. Üzerimi değiştirmeye yeltenmemiştim bile. Sadece tavana bakıyor, bugünkü olayları düşünüyordum. Gerçi çok bir şey yaşamamıştık. Bir an kiss sahnesi geliyor gibi olduktan sonra bir şey olmamış gibi çikolatalı pastamı yemiştim. Sonra da kalkmıştık zaten.
Odama pat diye giren Sasha ile beraber yerimde zıpladım. Sanırım marketten geliyor olmalıydı. Elindeki abur cubur paketlerini önümde sallayarak konuştu."Dedikodu vakti."
"Sasha, şimdi bir şeyler yemenin sırası değil sanki. Yeterince tokum. Hem sen diyete başlamamış mıydın dün? Ne bu cipsler falan?"
"Dün, dünde kaldı. Atıştırmalık olmadan dedikodu mu olurmuş ayrıca?"
"Olmaz mıymış?"
"Cık."
"Ne yani, sırf dedikodu için markete gidip bir şeyler mi aldın sen?"
Sasha hep böyleydi. İstemediği bir şeyi zorla da olsa yaptıramazdınız, ama bir işi gerçekten istiyorsa bunun için elinden ne gelirse yapardı. Yeter ki istediği bir şey olsun. Soruma karşılık omuz silkip, koşa koşa tabakları almaya gitti sanırım.
Arkasından gülerek baktıktan sonra derin bir nefes aldım. Hâlâ üzerimi değiştirmemiş olmanın verdiği rahatsızlıkla odamdan Sasha'ya doğru seslendim:"Sasha! Ben üzerime rahat bir şeyler giyeceğim. Önceki seferler gibi dalma odama."
Üzerimi değiştirmem yaklaşık 30 saniyemi almıştı. En sevdiğim bulutlu pijama altımı ve beyaz bir tişört giydikten sonra yeniden Sasha'ya seslenecektim ki, içeriden bir gürültü koptu. Apar topar mutfağa adımladığımda sesin geldiği yöne baktım. Bir âdet Sasha, arkasında bir şey gizlediği bariz belli bir şekilde önümde dikiliyordu. Sasha her ne kadar saklamaya çalışsa da koskoca adamı göremeyecek kadar kör değildim. Koskoca adamı yani... ne, Fırat!
"Sasha, neler oluyor burada?! Fırat sen nereden çıktın? Bacadan mı düştün lan? Daha demin senleydim. Ayrıca sen beni mi takip ettin? Sasha sen de bir şey söylesene!"
Delirecek gibiydim. Ne yani, bu ikisi birbirini daha önce tanıyor muydu? Yoksa Sasha'nın da Fırat'ın geldiğinden haberi yok muydu? Ama eğer öyleyse Fırat evi nasıl buldu?
Şaşkınlıkla büyüyen gözlerimi cevap bekler şekilde ikisi arasında gezdirip durdum. Fırat; her zamanki korkutucu sessizliğine bürünmüş bir şekilde bana bakıyor, Sasha ise olayları anlatmak için benim sakinleşmemi bekliyordu. Sonunda biraz da olsa kendime gelince derin bir nefes alıp koluma girdi ve odaya doğru çekiştirmeye başladı. Ve ardından bir şey daha..."Fırat sen de geliyorsun."
_______________________________________________Üçümüz de benim yatağımda oturmuştuk. Bir de dalga geçer gibi, Sasha az önce hazırladığı abur cubur kaselerini de bir tepsiye koyup yatağa getirmişti. Sanki bunun için doğru zamandı. Her ne kadar sinirli gözükmeye çalışsam da Fırat'ın bana yakın olması ve bacaklarımızın birbirine değmesi, daha çok yanakları kızarmış kızgın bir kedi gibi görünmemi sağlıyordu muhtemelen. Kızgın ama utanmış. Kollarımı göğsümde bağlayarak kendimi biraz geri çektim.
"Tamam, tamam. Bakma şöyle, aman. İki oyun oynayalım dedik, ne var bunda? Ama sana da sağ ol yani Fıro. Sana gizlice gel dedim ben ama sen tam tersi, herkese duyurdun geldiğini. Aa Barış, ben geldim aşkım öpüşelim mi?"
Anlamaz gözlerle Sasha'ya baktığımda elini alnına getirerek bir süre ovuşturdu. Fırat da ben de tek kelime etmiyorduk. Sasha sessizlikten sıkılmış olacak ki sonunda söze girebildi.
"Barış. Fırat benim liseden arkadaşım."
"A-ama..." dedim sesim götüme kaçmış bir şekilde. O zaman neden Fırat benimle mesajlaşırken senden 'o sarışın kankan' diye bahsetti? Yani sonuçta tanıyordu madem, o zaman niye seni hiç tanımıyormuş gibi davrandı bunca zaman?"
Gözümü yeniden Fırat'a diktim. Bakışlarımı fark edince sıkıntıyla nefes verdikten sonra, sonunda o da konuşmaya başladı.
"Sasha yanıma konser günü geldiğinde aramızda bir muhabbet geçmedi. Yani en azından senin sandığın gibi. Onu görünce çok şaşırdığımı dile getirdim falan. Meğerse beni sana yamamaya çalışıyormuş. Gün sonunda da sen mesaj attın zaten. Sen Sasha'yı benim yanıma, bana yürümesi için yollamışsın ama öyle bir durum yoktu.
Ben de bozmak istemedim Sasha'yı. Onu tanımıyormuş gibi davrandım hep.""Ve Fırat seninle beraber yaşadığımı da bilmiyordu tabii. Fırat bana bazı anlatacakları olduğunu ve buluşmadan sonra yanıma uğrayacağını söyledi. O an reddedemedim ben de. Zaten bunu söyledikten sonra hemen kapattı telefonunu. Ben de o gelmeden markete gidiyorum diye evden çıktım ve sen görmeden Fırat'ı eve soktum. Neden böyle bir şey yaptığımı anlamayınca her şeyi kısaca anlattım. Sonrasını biliyorsun zaten. Yanlışlıkla tepsiyi devirince falan, olan oldu."
Düşüncelerimi kafamda toplamak adına gözlerimi kapattım.
"Yani diyorsunuz ki; biz birbirimizi liseden beri tanıyoruz. Konser günü de ben Fırat'ı beğenince sen hemen devreye girip adını sorma bahanesiyle Fırat ile konuştun. Daha sonra sen zaten adamın kim olduğunu bildiğin için de hesabını hemen buldun ve sonra ben yazmaya başladım. Ama anlamadığım şey, Fırat neden beni tanımıyor gibi yaptı? Kaç defa beni şikayet edeceğini, kendisini rahat bırakmamı söyledi."
"Çünkü eğer böyle yapmasam sülük gibi yapışacaktın bana. Ben seni biraz daha tanımak istedim Barış. Bak gördün mü? O kadar da zalim değilmişim. Ayrıca bu buluşma olayı falan da bu yüzdendi. Senin sahte bir hesap olduğunu düşünüyormuş gibi yaparak seni denedim yani. Bu süreçte kalbini kırmış olabilirim ama inan ki dediklerim doğruydu. Sasha, sen beni beğendin diye hemen organizasyonlara başladı, ben de onu bozmak istemedim açıkçası. Senin iyiliğin için yapıyordu çünkü. Uzun zamandır ruhsal çöküşteymişsin. Birinin sana iyi geleceğini düşündüğü için benimle iletişime geçti aslında. Ona ne kadar doğru insan olmadığımı anlatsam da dinlemedi. Gerisine de karışmadı zaten."
Şaşkın gözlerimi yere indirdim. Elimi kasedeki cipse atıp ağzıma bir tane attım. Üzerimdeki bakışları hissedebiliyordum. Kızgın mıyım, kırgın mıyım bilmiyorum bile. Sasha benim iyiliğimi istediği için yaptı ama ya Fırat? Düzgünce mesajlaşsa olmuyor muydu benimle?
"Ee Barış, bir şey demeyecek misin?" diyen Sasha'ya karşı kafamı bile kaldırmadım yerden.
"Tüm yolculuğum bir yalanmış..."